''Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin,
sizden olan ulü'l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz
–Allah'a ve âhirete gerçekten inanıyorsanız– onu, Allah'a ve
Peygamber'e götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem
hayırlıdır hem de en güzelidir” (Nisâ: 59).
“Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda
seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir
sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim
olmadıkça iman etmiş olmazlar” (Nisâ: 65).
“Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın
kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler
ve sâlih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır! /
Bu lütuf Allah'tandır; bilen olarak Allah yeter” (Nisâ: 69,70).
Bu âyetlerin asıl konusu itaattir. “Söz tutmak, boyun eğmek, emri
yerine getirmek” mânasına gelen itaat, sosyal, siyasî, hukukî,
ahlâkî boyutlarıyla İslâmî hayat düzenini kuran temel kavram ve
kurumlardan biridir. Bu açıdan aynı mahiyette olan ve geçen Cuma
konu edindiğimiz emanet ve adalet kavramlarından sonra buna yer
verilmiş, araya “münafıklar ve fâsıklar” gibi emre uymayanların
dünya ve âhirette karşılaşacakları sonuçları bildiren âyetler
konmuştur.
Allah'a itaat, “O'nun Kur'ân-ı Kerîm'de ve elçisinin tebliğ
mahiyetindeki söz ve davranışlarında ortaya çıkan emir ve iradesine
uymak” demektir. Resûlullah'a itaat, öncelikle tebliğ ettiği
Kur'an'a ve sünnete uymaktır. Ancak burada “ve” bağlacı ile
yetinilmeyip “İtaat ediniz” emrinin “Resûlullah” için de tekrar
edilmesi ona itaatin, “Kur'an'dan ibaret olan vahyin tebliğine
uyma”yı aştığını, kaide olarak bütün davranışlarının örnek
edinilmesini, bütün buyruklarının yerine getirilmesini içine
aldığını göstermektedir. Sahâbe, Resûlullah'ın “dinî veya bağlayıcı
olmadığını bildirdiği, ya da karîneler yoluyla böyle olduğunu
anladıkları emirleri” dışındaki bütün emir ve isteklerini, “Ona
itaat dinî bir görevdir” şuuru içinde yerine getirmişlerdir; bunu
yaparken de itaat hakkındaki âyet ve hadislerle Allah elçisinin
gönderiliş amacına, kendisine verilen vazifelere ve O'nun
örnekliğini bildiren naslara dayanmışlardır.