Hayrettin Karaman Yeni Şafak Gazetesi

Hicrî yılbaşı ve âlemlere rahmet Efendimiz (s.a.)

Mekke’nin fethinden önce Allah rızası için büyük fedakârlıklarla Medine’ye göçüp Peygamberimiz’in (s.a.) yanında yer alan, zengin iken yoksul düşen, evli iken evsiz (eşsiz ve evsiz) kalan...

13 Eylül 2018 | 2.122 okunma

Mekke’nin fethinden önce Allah rızası için büyük fedakârlıklarla Medine’ye göçüp Peygamberimiz’in (s.a.) yanında yer alan, zengin iken yoksul düşen, evli iken evsiz (eşsiz ve evsiz) kalan, toplumu içinde itibarlı bir kimse iken Medine’de garib olan, ama bütün bunları önemsiz kılan bir devlete; “Allah Resulü ile beraberlik” devletine eren ashâba muhacirler diyoruz. Mekke fethedildikten sonra bu sıfatla anılma ve bu manada muhacir olma imkanı sona ermiş oldu. Bundan sonra müminlerin önünde günahtan sevaba, nefsin rızasından Allah rızasına, cehenneme götüren yoldan cennete götürene göçmek (hicret) ve iyi niyet kalmış oldu.

Hicret İslam ve Müslümanların tarihinde çok önemli bir olay olduğu için Hz. Ömer’in hilafetinde bunu, takvimlerinin başlangıcı kıldılar. O döneme kadar Arapların belli bir tarihi yoktu. Bazı önemli hadiseleri “Hz. İbrahim’in ateşe atılışı, Fil vakası” şeklinde tarihe başlangıç olarak kullanıyorlardı.

Medeniyetimizi zorla terk ettirenler yılbaşımızı da değiştirdiler, Batı uygarlığını taklid etmeyi çağdaşlaşma/medenileşme sayanlar yılbaşını da onların takvimlerine uydurdular, ancak zekat, oruç, hac gibi ibadetlerimizde biz hala kamerî takvimi ve resmi takvim yanında hicrî takvimi kullanıyoruz. Bir gün zalim dünya düzenini adil dünya düzenine çevirme misyonunu ümmet yüklendiğinde resmi takvimimiz de değişecektir.

Bu münasebetle Peygamberimiz’in (s.a.) “âlemlere rahmet oluşunu” kabul etmeyen ve ilgili âyeti gelenekte olandan farklı yorumlayanlara bir hatırlatma yapmak istedim.

“Her ilim sahibinin üstünde bir ‘her şeyi bilen’ vardır”. Kendini en bilgin, tek bilgin sanan, bildiği ve söylediğinin de mutlak doğru olduğuna inanan kimseler yanılmaktadır. İslâmî ilim geleneği âlim, sûfî ve filozof sıfatlarıyla anılan binlerce üstün zekanın ortaya koydukları bilgi birikimidir. Çağın alimi (ilim yolcusu) yetkin ise bunları taklit etmek mecburiyetinde olmayabilir, ama ne söylediklerini, nereden ve nasıl söylediklerini bilmek durumundadır; bu bilginin iki faydası vardır: 1. İnsanı yanılmaktan kurtarabilir. 2. Aklına akıl, düşüncesine düşünce, ilhamına bereket, bilgisine zenginlik katar.

“Peygamberimiz’in alemlere rahmet olarak gönderilmediği, ilgili âyette geçen rahmetin ‘Allah’ın rahmeti’ olduğu; yani Allah âlemlere merhametli olduğu için kullarına Peygamberimiz’i gönderdiği” iddiası/yorumu karşısında gelenekte ne var diye iki tefsire baktım: Taberî ve Râzî’nin tefsirlerine. Bu tefsirlerin ilki rivayet, ikincisi dirayet tefsirlerinin zirvelerini temsil ederler.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Tebliğ mi temsil mi? 21 Nisan 2024 | 293 Okunma Birkaç soru ve cevap 14 Nisan 2024 | 546 Okunma Gösteriş ve istismar 07 Nisan 2024 | 365 Okunma Ağır ve yüz kızartıcı suçlara bile verilen ceza böyle oldukça 31 Mart 2024 | 607 Okunma Din, kültür, medeniyet sapkınları boş durmazlar 24 Mart 2024 | 341 Okunma