''Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar
arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah
size ne güzel öğütler veriyor. Şüphesiz Allah her şeyi işitmekte,
her şeyi görmektedir” Nisa: 58).
Burada emanetin yerine getirilmesi, ehline verilmesi ve insanlar
arasında adaletle hükmedilmesi yönündeki emirlerin muhatapları
genel olarak bütün insanlar, özel olarak müminler ve daha özel
olarak da emanet ve adaletten kamu adına sorumlu olan şahıslar
yöneticiler ve kurumlardır.
Tarih boyunca insan topluluklarının huzur ve mutlulukları iki
sebeple kazanılmış veya kaybedilmiştir: Emanet ve adalet. Emanetler
ehline verildiği ve adalete riayet edildiği müddetçe cemiyette
huzur ve saadet bulunmuş, hıyanetler ve haksızlıklar ise
huzursuzlukların, kavgaların, savaşların, servet ve neslin helâk
olmasının baş sebepleri arasında yer almıştır.
Emanet, korunması istenen maddî ve mânevî değerdir. Kişinin
kullanıp sahibine iade etmek üzere aldığı eşya emanet olduğu gibi
devletin hizmet makamları da emanettir; ilim, din, antlaşma ve
sözleşmeler, komşuluk hakları... emanettir. Bütün bunlar korunacak,
muhatap ve ilgililerine teslim edilecek, ne maksatla verilmiş ise
ona uygun olarak kullanılacaktır.
Hz. Peygamber “Münafığın üç belirtisi vardır: Konuştuğunda yalan
söyler, söz verdiğinde yerine getirmez, kendisine bir şey emanet
edildiğinde hıyanet eder” (Müslim, “Îmân”, 107-109) buyurarak
emanete riayet etmeyenleri münafık vasıflı insanlar olarak tescil
etmiştir.