Bir zamanlar biz İsrâiloğulları'ndan, “Yalnız Allah'a kulluk
edeceksiniz; ana babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara
iyilik edeceksiniz. İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın,
zekâtı verin” diyerek söz almıştık. Sonra, içinizden küçük bir
kesim dışında, sözünüzden döndünüz; hâlâ da sırt çevirmektesiniz./
Vaktiyle sizden, birbirinizin kanlarını dökmeyeceğinize,
birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair de söz almıştık.
Siz de kabullenegeldiniz. Hâlâ da (buna) şahitlik ediyorsunuz./
Sonra işte şimdi sizler birbirinizi öldürüyorsunuz; içinizden bir
kesimi yurtlarından sürüyor, onlara karşı kötülük ve düşmanlıkta
birbirinize arka çıkıyorsunuz. Esirler olarak size geldiklerinde de
fidye verip kendilerini kurtarıyorsunuz. Halbuki onları sürgün
etmek size haram kılınmıştı. Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp
bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden bu şekilde davranan
birinin dünya hayatındaki cezası ancak rezil rüsvâ olmaktır;
kıyamet gününde ise onlar azabın en şiddetlisine itilirler. Allah
sizin yapmakta olduğunuzdan habersiz değildir./İşte onlar, âhiret
karşılığında dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne
azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir
(Bakara: 83-86).
Kur'ân-ı Kerim'de Peygamberimizden önce gelip geçmiş
peygamberlerden, onların mücadelelerinden, muhatap toplulukların
ilâhî davet karşısında takındıkları tavırlardan… söz edilmektedir;
bundan maksadın ise ibret ve örnek almak olduğu açıktır.
Yukarıya meallerini aldığım âyetler İsrailoğulları ile ilgilidir.
Allah onlara din ve ahlak kuralları gönderiyor, bunlara riayet
edeceklerine dair söz alıyor, fakat onlar sözlerinden durmuyor,
dini ve kitabı bölüyor, bir kısmına inanıyor ve