Pazar notları:
Birini sevmek, kaçmaktır; ona doğru kaçmak...
***
Canımızı sıkan mecburiyetlerden, değeri bilinmemiş
saflıklarımızdan, altından kalkamadığımız yükler ve ödevlerden,
kalbimizi sıkıştıran hınçlar ve hırslardan, unutamadığımız
mağlubiyetler ve her şeye rağmen utandığımız galibiyetlerden
kaçarız... Azıcık talihliysek, aşk olur!
***
Özlemediğimiz zamanlarda gerçekten yaşıyor muyuz? Emin
değilim.
***
Cahit Sıtkı Tarancı, nisan ayının üzerimizdeki etkisini ilk
sevgilimizin gülümseyişine benzetirdi. O gülümseyişin bizi
canlandırışına... Haksız mıydı?
***
Fokurtusunu ve tatma anını sabırla bekleyerek çay demlemek;
sohbet ederken kalbin ve sözlerinle kendini vererek sohbet etmek;
yürürken bilerek, görerek, fark ederek yürümek; çalışırken aklını
işine vermek... Artık beceremediğimiz şeyler bunlar. Aklımız hep
bir adım ötede. Kayar gibi geçiyoruz hayatımızın üzerinden... Sonra
da o şapşal arzu yakamızı bırakmıyor; hani "anı yakalamak"
dedikleri... Oysa o "an" geldiğinde biz zaten orada değiliz! Asıl
eylemi yakalamalıyız. Kendimizi adayarak çay demlemeli, sohbet
etmeli, çalışmalı, yürümeliyiz!
***
Şöyle bir yalan var: "Dünya bozuldu!" Hayır, hep bozuktu,
düzelt(e)medik!
***
Tarih zalimdir. Şefkatine sığınamazsınız. O yüzden yerli yersiz tarihin kapısını çalmayınız.