Açın Google'ı ve dalgasına sorun...
Üniversiteler öğrencilerine ne kazandırıyor, ne veriyor, nasıl
öğretiyor falan diye...
Karşınıza ilk önce sayfalar dolusu burs haberleri çıkıyor.
Şu üniversite şu kadar burs veriyor, vd.
Acımasız Google gerçekçiliği böyle bir şey işte!
Sonra da staj imkanları ve iş bulma fırsatları sıralanıyor.
Tabii kimse "o iş"in öğrencide olmadığını, "o iş"leri elinde tutan
üniversitelerin sayısının da bir elin parmaklarını geçmediğini
açıkça söylemiyor.
***
Ne zaman üniversite tercihleri belirlenmeye başlasa, bu köşede
gençleri uyarıyorum...
Üniversiteleri "iş bulma kurumu" veya "istihdam kapısı" gibi
gösteren her yaklaşım ve tavsiye yanıltıcıdır.
Hayalsiz yol yürünmez.
Fakat sadece hayalle de ilerlenmez.
Yolda karşılaştığımda "Haşmet abisi oğlum iletişim fakültesini
kazandı, iyi değil mi?" diye soran anneye gerçeği
söyleyemiyorum.
Öyle güzel ve hakiki bir sevinci var ki...
Fakat hiç değilse gençler gerçeği bilip geleceğe ona göre
hazırlanmalılar: O delikanlı dört yıl sonra çoğu geçici işlerde
oyalanan on binlerce iletişim mezunundan sadece biri olarak hayata
atılacak.
***
Neden popüler kültürün ve gelmiş geçmiş bütün resmi söylemlerin
dışına çıkamıyoruz?
Neden üniversite okumakla ilgili ciddi bir hesaplaşmaya
giremiyoruz?
Sürekli üniversite eğitiminin kalitesi üzerine odaklanıyoruz.
Oysa daha da önemli fakat yüzleşmeye cesaret edemediğimiz sorun
şudur: Herkesi üniversite okumaya mecbur bırakan bir toplum
olduk.
Gençlerde hem okula girerken hem de mezuniyet sonrasında muazzam
bir hayal kırıklığına yol açan bir nokta bu.
Üstelik üniversiteleri de içerden çürütüp "yüksek liseler" haline
sokuyor.
***