Konu millilik, yerlilik, inanç, yerel kültür, İslami
değerler olunca...
Bizim solumsu ve liberalimsi kesimler hemen devletin ve
"mahalle"nin ideolojik baskısından söz açarlar.
Çünkü insanımızın öyle bir manevi iklim içine doğup büyüdüğünden
habersiz gibidirler.
Kendilerinin pişirip kendilerinin tükettiği yalancıktan
Batılı bir yaşam ve kültür alanı içinde ömür tüketmek, onlara
yeter de artar!
Asıl kendi zihinlerinin beş para etmeyen ezberlerle
donuklaştığını; eğitim ve popüler kültür yoluyla çepeçevre
kuşatıldıklarını anlamazlar.
Anlayacakları varsa da, bundan kaçınırlar.
Dün anlattım ya...
Yine bu yüzden Alman otomotiv sanayiinin sağlam araba kadar sağlam
sahtekârlık da üretebildiğine inanmak istemiyor, ifşaatı ahlak
sayıyorlar.
Ezberler o kadar derine yerleştirilmiş, o kadar içe işlemişler,
kolay kolay silinip gitmeyecekler. (Bu vesileyle popüler kültür ve
medya yoluyla beyin yıkama konularını işine gelmediğinde pek hafife
alan entelijansiyanın kulağını çınlatayım.)
Bu tayfadan biri sosyal medyada "Almanlar kendilerini rezil eden o
CEO'nun çanına ot tıkar" diyordu.
Bir eski arkadaşım da mesaj attı: "Keşke bu skandal Japonya'da
olsaydı, adam intihar ederek bütün dünyaya ders verirdi."
Hey Yarabbim!
Öyle ya...
Bir de "yanlış yapan Japon intihar eder" diye bir klişemiz
var.
Arkadaşların esas dertleri malum...
Yabancıların onur, dürüstlük ve utanç duygularını yücelterek
kendi toplumunu aşağılamak!
Yoksa Japon intihar geleneğinin arka planını öğretmeye çalışsan
sıkılır, lafı değiştiriverirler.
Üstelik bu skandalların ilk olmadığını ve son da
olmayacağını bilmiyorlar.
Yahu Japon yan sanayi devi Takata'nın skandallarının ucu
bucağı yok!
Milyonlarca korumayan emniyet kemeri yapmak nedir, bir düşünün!
Aynı şirketin daha geçtiğimiz yaz patlak veren "hava yastığı"
skandalı var.