Sanırım, tadınızı kaçıracak yazılarımdan birini okumak
üzeresiniz.
Baştan uyarayım...
İsteyen bir tv kanalında nasılsa Masum Türker Bey'e rastlayacaktır;
ona takılıp bitmez tükenmez 6'lı Masa tartışmalarına kulak
verebilir.
İstediğiniz kadar Meral Hanım, Kemal Bey şöyle yaptı, böyle
yaptı diye laflayın...
Muhalefetin tabanını konuşmak ve hallerini anlamaktan
kaçınıyorsanız...
Dikkatiniz aylardır olduğu gibi sadece tepelerde olup bitene
odaklandırılmış ise...
Üzgünüm...
Ne seçimi, ne ülkede olup biteni, ne de demokrasinin temel
meselesini kavrayabileceksiniz.
Aday kim olacak, acaba kim, kim, kim diyerek günler geçiyor.
Seçim stratejisini belirleyecek Cumhur İttifakı'nın kurmayları için
tavanda ne olduğu önemlidir tabii.
Ama hepsi bir yere kadar...
Yahu bir bakın bakalım, Masa'nın tabanı Masa'da ne olduğuyla
sizin kadar ilgileniyor mu?
O taraftan 40'lı yaşlarda bir tanıdığım geçen gün "Sizler de,
Masa'dakiler de boşuna konuşuyorsunuz, sırf
iktidarın gittiğini görmek için boş çerçeveye dahi oy
atarız arkadaşım, anlayın artık" demez mi, sarsıldım.
Yıllar süren, upuzun bir "zemin inşaatı"na seyirci olduk...
Erdoğan nefreti üzerinde yükselen bir taban...
Bunu konuşmak hoşumuza gitmiyor, oysa konuşmalıyız.
Bu kesimin gündelik hayatı iliklerine kadar ayrıştırdığını
ama "sade insan"ın hala bunun farkına varmakta zorlandığını
konuşmalıyız.
Artık olayın Erdoğan nefretinden ibaret de kalmadığını...
Durumun her türden milli duruşa karşı sosyolojik bir "truva
atı"nı andırdığını konuşmalıyız.
Bakın özellikle bu son nokta çok önemli; peki üzerinde yeterince
duruyor muyuz? Hayır!