Bu yazıyı bir iki ay sonra güncelleyip tekrar buraya koyacağıma
eminim.
Neden?
Çünkü konu kritik!
Çünkü konu önümüzdeki ayların gündemi!
Biz bir yandan referanduma, diğer yandan AB içinde yükselen Türkiye
düşmanlığına odaklanmışken bölgemizde ilginç işler oluyor.
Putin sessiz ve derinden giderek sürekli elini yükseltiyor.
Küreselciler Rusya'yı köşeye sıkıştırdıklarını sanıyorlar ama kuzey
komşumuz neredeyse her gün yeni bir hamle yapıyor.
***
Düşünebiliyor musunuz?
Adamlar Mısır'da şapkadan askeri üs, hatta bir tür müdahale
çıkarttılar!
Dünya durumu daha üç gün önce fark etti. Libya sınırına 95 km
yakınındaki Sovyetler zamanından kalma bu üsse Ruslar sürekli asker
taşıyor.
Üstelik başka bir gelişme ister istemez bizi de Rusya'nın
hamlelerinin içine katıyor.
Dün NATO savunma sistemlerine entegre edilmeyeceği resmen açıklanan
S-400 füzesi alma kararımız sadece bize dair bir güvenlik hamlesi
değil elbette. Rusya da bu yolla NATO içinde ciddi bir askeri
konsept ve teknoloji gediği açmış olacak.
O halde Rusya'yı daha ciddi konuşmaya, anlamaya mecburuz.
İşin kötüsü...
TV'lerdeki tartışmalara bakıyorum da, hiç hazırlanmamışız.
Ne akademimiz ne de medyamız hazır.
Belli ki, liberallerimiz, solcularımız falan Putin'i pek
umursamamışlar, muhafazakârlar ise "klişelerle idare ederiz, nasıl
olsa Rusya'nın aktörleşme süreci fazla ilerlemez" diye
düşünmüşler.
***
2002'de ne diyordu Putin?
"Rusya'nın kültürü onu Avrupa uygarlığına bağlıyor."
Doğru muydu?
Hayır!
Çünkü bizim entelektüel muhitte pek bilinmez ama Rus kültürü ve
düşüncesi Avrupa'yla kavga hamuruyla yoğrulmuştur.
Bana kalırsa, Putin'in ilk dönemi bir "yatıştırma" stratejisiydi.
Batı "uyandığı"nda 2010'lara gelinmişti. Malum, bu kez ambargoyla,
tehditle, şantajla Rusya'nın üzerine yürümeye başladılar.