"Susmaya devam etti. Uzun bir sükût. Dakikalar geçiyor. Her an
birbirimizden biraz daha uzaklaşıyorduk."
Peyami Safa o tedirgin sessizliği böyle çarpıcı
biçimde tasvir eder Dokuzuncu Hariciye Koğuşu'nda...
"Ne onda bu büyük mesafeyi atlatmak ve ötekinin yanına varmak
isteği, ne bende kuvveti vardı. Bu sessizlik
içinde zaman aramızdan bir düşman gibi
geçiyor."
*** Oysa
birbirini seven insanların
sessizliği diyebileceğimiz bir şey de var, değil mi?
Susar ve birlikte etrafı dinleriz mesela...
Birlikte seyrederiz denizi, ormanı, dağları...
Ne gerekir bunun için?
Güven mi?
Evet!
Kalp emindir ve sükût ister öyle anlarda,
bırakalım dünya...