Hepimizin hazırlanıp evden ayrılma tarzı farklıydı...
Aykut'un aklı öğleden sonraki piyano dersinde
olurdu. Hasan okuldan önce hava karanlıkken
çarşıya gider, manav babasına yardım ederdi.
Canan mı?
Ah, uykucu Canan bir gün bile evden
telaşsız çıkmazdı ki!
Annesi kapıyı açar, onu bir nevi dışarı iterdi.
Mühürdar'dan yola çıkar, Reks Sineması'na yakın bir yerde kaldırıma
otururduk; orada Canan'ın avuçları içinde saklayıp bir türlü
giymeyi beceremediği şoset çoraplarını giydirirdim.
Sonra hepimizin yolları okula yakın bir
yerde kesişir, konuşa konuşa
ilerlerdik.
İlkokul üçüncü sınıftaydık.
Anlayacağınız, birinci...