Özellikle de değerli insanları kemirip tüketen bir virüs...
Ruha yerleşiyor.
Önce sessiz sedasız beslenip büyüyor ve sonunda durdurulamaz hale
geliyor.
İnsanın "içinde" ne varsa hasta ediyor; yetmiyor, etrafa da
bulaşıyor.
Psikiyatri makalelerinde aramayın boşuna.
Belirtileri uyan yığınla terim bulacaksınız ama esas hastalığın
kurnazca saklandığını fark edemeyeceksiniz.
Çünkü kendisine meşruiyet üretmeyi iyi biliyor.
Sızlanmayı, yakınmayı, hatta hınç beslemeyi hak belliyor.
Yine de şimdi neden bahsettiğimi söyleyince...
"Hah, işte bu!" diyeceksiniz...
***
"Benim değerimi bilmiyorlar" hastalığından söz ediyorum.
Siyasetçi, yazar çizer, araştırmacı, akademisyen...
Hepsini kolayca ele geçiriveriyor; çocukça ve haklı sayılabilecek
bir hayal kırıklığıyla başlayıp kişiyi çekilmez bir hınç abidesine
çeviriyor.
Tabii öylesine narsisist bir hayat kültürüne teslim olduk ki...
Aslında her kesimden insan bu "ruh virüsü"ne yakalanabiliyor.
Görüyorum zaten...
Gencecik insanlar sosyal medya hesaplarındaki profil bilgilerinde
öyle şeyler yazıyorlar ki...