Kudurma noktasına gelmiş bir nefret...
Baştan aşağı sahte bir dayanışma hâli...
Zırlamaya ramak kalmış gülümsemeler...
Geceleri zil çalıp oynayan, gündüzleri etraflarını horlayarak
ayakta kalabilen derin bir eziklik...
Söyleyin bana...
Nasıl bir deliliktir bu!
Peki biz şimdi niye bu deliliği siyasi bir duruş, bir tür
muhaliflik sayalım?
Yağma yok!
Bu tayfanın gemi azıya almış nefret
fırtınasına "değer" vermemizi istiyorsanız, boş iş!
İşte yıllarca kendilerine bayrak edindikleri, okumalara
doyamadıkları Yılmaz Özdil'e
yaptıkları ortada...
Özdil, CHP'nin vizyon toplantısıyla hafifçe dalga geçip "Heyecan
verici bir toplantı oldu" dedi diye kendilerini kaybettiler.
"Geber" demişler...
"AKP köpeği" demişler...
"Kaseti var" demişler...
"Silivri'yle korkutmuşlar" diyen çıkmış...
"İmamoğlu maaşa bağlamış bunu" diyen bile çıkmış...
Pes vallahi!
Öfke kustukları adam da Yılmaz Özdil...
Daha dün CHP'ye giren ve düne kadar her tweet'inde "Özdil okuyun da
öğrenin" diye övgüler düzen Profesör Bengi Başer de durmamış, hemen
"Namert" etiketini yapıştırmış.
Tabii bir de "CHP artık kitaplarını almıyor, o yüzden böyle
yazıyor" iddiası var.
Gülünç mü?
Evet!
Ama ne dünyanın ne de ülkenin bunlara gülüp geçecek hâli yok!
Korkunç mu?
Evet!
Gerçekten korkutuyorlar.
Onlara çatlasalar da patlasalar da
böyle "düşmüş" halde kalacaklarını hatırlatmak
geliyor.
Çünkü düşünüyorum da...
Yılmaz Özdil'e bunu yapanlar...
Kimin ne olduğunu iyi bilen ve dibine kadar yerlilik ruhuna
sahip sade insanı ellerine geçirseler,
kimbilir neler yaparlar?