Haşmet Babaoğlu Sabah Gazetesi

Deniz, orman ve insan... Bir de siyaset!

Muazzam bir tabiat parkı... Sonra adalar, koylar, mavilikler... Deniz, orman, dağ... Şahane bir kasaba... Ve yine bildim bileli hava durumundan bahseder gibi memleketin kötü yönetildiğinden şikayet eden orta halli bir...

02 Ağustos 2019 | 129 okunma

Muazzam bir tabiat parkı...
Sonra adalar, koylar, mavilikler...
Deniz, orman, dağ...
Şahane bir kasaba...
Ve yine bildim bileli hava durumundan bahseder gibi memleketin kötü yönetildiğinden şikayet eden orta halli bir yazlıkçı kalabalığı...
Orta halli dediysem, maddi açıdan ve tabii onlar kendilerini öyle tarif ettiğinden...
Yoksa en doğru, en kültürlü, en şu, en bu oldukları konusunda kendinden menkul "yüksek hal"leri malum...

*** Geçenlerde bu kalabalığın ara sokaklarına dalıp biraz dolaştım.
Ara sokaklar mı dedim?
Siz onu orman alanlarının içine giren ve dünyanın en güzel kumsalına tecavüz eden eğri büğrü sokaklar ve berbat apartmanlar olarak anlayın!
Onlarca yıldır oralarda yazlarını geçiriyorlar.
Ve kendi tercihlerinde hiç kusur görmüyorlar, hep "yeniler", hep "iktidardakiler" kusurlu onlara göre...
Deniz harika fakat kumsalı derme çatma işletmeler doldurmuş.
Sonra gelsin çekirdek ve çay eşliğinde "sahillerimiz ve ormanlarımız turizm işletmelerine peşkeş çekiliyor" sohbetleri...
Baktım...
Bir köşeye Atatürk büstü koymuşlar (böyle yerlerde kural!) ama az ötesindeki çöp yığını belli ki, bir aydır falan toplanmamış. *** Yol boyunca minibüsler çalışıyor.
Hiç bilmeyen biri orman içinden cennete gidiyor sanır.
Ama yolun sonu kırk yıllık beton yığınlarına çıkıyor.
Bir bilene "buralar SİT alanı değil mi?" diye sordum; "kimse takmadı ki" dedi. Nihayet geçen yıl Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle "kesin korunacak hassas bölge" ilan edilmiş ve bazı işletmelere tahliye davası açılmış.
Tabii tahmin edersiniz, bu karardan söz ederken Cumhurbaşkanı'na şükranlarınızı sunarsanız, buradaki yazlıkçıların yüzü kararır, suratı buruşur.
Öyle bildik ve hep garip bir dünya işte buraları. *** Velhasıl...
Diyeceğim o ki...
Bazen siyasetten ve sosyal sıkıntılardan söz açtığımızda çok uzatıyoruz.
Oysa problem biraz da başka yerde.
Siyasi duruşlarımızı bile "iç görü" kaybının üzerine inşa etmişiz gündelik hayatımız ruhsal ve davranışsal çiğlikler içinde...
Hani "Türkiye'nin sorunu, insanıdır" diyenler vardır.
Her işittiğimde, aşırı üstenci, adil olmaktan uzak ve hafiften "ecnebi" bir bakış olarak değerlendirmişimdir.
Ancak nasıl desem, sanki bir "doğru"yu da ima etmeye çalışıyor!

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Soykırımı değil, kendi baş ağrılarını durdurmak istiyorlar 29 Nisan 2024 | 347 Okunma Güllerin içinden geçmeyen yollar 28 Nisan 2024 | 72 Okunma Haftanın Notları: Uygarlığın köpek dişleri 27 Nisan 2024 | 93 Okunma İktisat değil, insan... 26 Nisan 2024 | 193 Okunma Ana muhalefet için gelecek nasıl gelecek? 25 Nisan 2024 | 335 Okunma