"O akşamüstü Antoni'yle doğduğu,
büyüdüğü ve hâlâ ailesinin oturduğu
evin önünde ayrıldık. Bütün ısrarlarına rağmen
içeriye girmek istemedim.
Ama bekleyip apartmanda ışığın yanmasını bekledim. 'İşte şurası'
diye gösterdiği ikinci katın pencerelerine baktım, perdelerin
arkasındaki gölgeleri gördüm ve "Ne kadar
güzel bir hayat" diye düşündüm, çünkü bizden,
çocukluğumuzdan geriye kalanlar ya çürüyor ya bir hayalet
şehre dönüşüyor ya da bir müzede korunuyordu."
*** Şükran Yiğit'in "Bir Kış Yolculuğu" romanında Krakow'dan söz ettiği bu bölümü okurken...