Merak ediyorum...
Ne zaman aklımızı başımıza toplayıp Avrupa'yı sürekli çifte
standartla suçlamaktan vazgeçeceğiz?...
Böyle dertlenip durmaktan yorulmadık mı?
Hâlâ mı gerçeğe uyanmadık!
Neymiş efendim...
İngiltere devlet sırlarını ifşa eden gazetecilerin casusluk suçuyla
yargılanması için yeni yasa tasarısı hazırlamış ama Can Dündar için
bizim aynı hukuksal yaklaşımı ileri sürmemizi uygun
karşılamıyormuş...
Şimdi bir de Avrupa İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks
çıktı.
Neymiş...
Türkiye'de özgürlükler alanındaki sorunları halletmek ancak OHAL'in
kalkmasıyla mümkünmüş...
Bazı arkadaşlar da kızıp sinirleniyor;
Nils ve diğer Avrupalı yetkililer neden dönüp Fransa'da bir yılı
geçen OHAL uygulamasına bakmıyor diye dertleniyor.
***
İşin gerçeği o ki...
Avrupalıların bize söylediklerini hep yanlış tercüme ettik.
Bize "benim gibi ol" dediklerini düşündük.
Oysa tek bir şey buyuruyorlar: "Yaptığımı değil, dediğimi yap!"
Neden?
Çünkü gayet iyi biliyorlar ki...
İngiltere'nin yaptığı gibi devletimizin güvenlik duvarını
yükseltecek yasaları çoğaltırsak, buradaki gönüllü ajanları iş
yapamaz olacak.
Olağanüstü hali Fransa gibi sürdürürsek, her zaman el altından
destek çıktıkları PKK ve Fetö soluk alamayacak ve onlar da bu
örgütler üzerinden bize operasyon çekemeyecekler.
***
Bazen Batı'nın Batı, ABD'nin ABD, Avrupa'nın Avrupa olduğunu
unutuyoruz.
Avrupa'nın egosantrizmini anlamazdan geliyor, özünde kendileri
dışında kalan toplumlara "kayıtsız" kaldıklarını kafamıza dank
edinceye kadar anlayamıyoruz.
Oysa bu halimiz zihinlerimizin kolonileştirilmesi için pek
elverişli bir ortam.
Şimdi bazı aklı evveller "Avrupa/Batı karşıtlığı" yaptığımı iddia
edecek.
Yanlış!