CHP yürüyüşüyle birlikte
ortaya çıkan tablonun belkemiğini oluşturan konu belli. Alper
Görmüş, Serbestiyet'te bunu çok etkileyici şekilde ifade etti. Bir
soru sordu, daha doğrusu. Acaba dedi bu yürüyüş Türkiye'deki 'laik
nihilizmi' 'seyreltti mi.'
Cevabı kısmen olumlu. Evet, diyor, seyreltti. Fakat yazısının
başında değindiği başka bir husus var. Bir kere yürüyüşün manevi
motivasyonunu referandumdan alınan sonuçlara bağlıyor. Akparti daha
farklı bir sonuç sağlasaydı, yürüyüş yapılamazdı saptamasını
getiriyor. İkincisi daha önemli: Görmüş'e göre nihilizmdeki
seyrelmeler her defasında geçici oluyor.
Buradaki 'laik nihilizm' terimi çok önemli ama 'laikçi nihilizm'
olarak değiştirilmesi gerektiği kanısındayım. En azından ben böyle
görüyor ve anlıyorum. Tarihte bir 'laik nihilizm' vardır denebilir
ama burada kastettiğimiz Türkiye'de belli bir kesimde ('laikçi')
dikkat çeken durumdur. Bu hal 2002'de Akparti'nin iktidara
gelmesiyle başlamıştır. O iktidarın sonradan sulandırılan bazı
askeri darbe girişimleriyle devrilememesi bu defa 2007'deki o
akıllara seza Ulusalcı çıkışı ve Cumhuriyet mitinglerini
doğurmuştu.
O seçimden hem Akparti'nin güçlenerek çıkması hem Abdullah Gül'ün
CB seçilmesi bahse konu çevreyi hızla bu çok güzel tabirle
'nihilizme' itti. (Bunun altında yatan bir de 'melankoli' var. Sol
dünyaya ve 'teoloji'ye hâkim olan o kavramı ayrıca ele almak
istiyordum. Araya başka konular girdi. İleride mutlaka
döneceğim.)
Nihilizmin akla gelen ilk anlamlarını bir yana bırakalım. İki
önemli sonucu var. Birincisi müthiş bir öz-yıkıcılık, kişinin
kendisini mutsuzluğa, karamsarlığa ve kapanmaya itmesi. 'Ülkeyi
terk etmeye' kadar giden bir süreç. Türkiye'nin bu nedenle maalesef
önemli bir kan kaybı yaşadığı muhakkak.
Sorunun başka bir boyutu daha var, daha vahim bir boyut: nihilizm
iki önemli ve olumsuz tepki getiriyor. Birincisi, bahsedilen kesim
kendisini malum psikolojinin içine yerleştirince topluma ve halka
inancını yitiriyor. Bu iki 'olgu'yu kendisine karşı veya kendisini
onların dışında görüyor. Başlı başına bir gerçek bu ve elbette
'yıkıcı' bir gerçek. Beraberinde çok farklı duygu durumlarını da
sürüklüyor.
Daha da ötesi ve daha da vahimi bu kesim siyasete inancını
yitiriyor. Siyasetin sorunları çözen bir mekanizma olmadığını
düşünüyor. Sadece Türkiye'de değil. Trump sonrası dünyada da bu
eğilim var. Elitlerin meydana getirdiği tabakalar siyasete karşı
nihilistik bir reddiye içindeler ve toplumun 'ayak takımı'
tarafından ele geçirildiği kanısındalar.