29 Temmuz 2017
Derken, üçüncü 'İngiltereli' filmi de izledim ve sinemadan eve
dönerken iyice serinlemiş yaz akşamında ansızın buldum nedenini
böyle birden bire, art arda o ülkeyle ilgili filmlerin
çevrilmesini. Önce filmleri yazayım.
Birincisi Dunkirk. Uzun süre konuşulacak, büyük savaş filmleri
kategorisine eklenecek, başyapıt kabul edilecek bir savaş filmi.
Abartıları falan elbette var ama kusursuza yakın bir gerçeklik
planına oturuyor film. Güçlü bir yönetmenin elinden çıkmış
etkileyici (bana göre sıkıcı da olan) bir film. İkinci Dünya
Savaşı'nın en önemli olaylarından birini anlatıyor: Almanlar
İngiliz ve Fransız ordusunu Dunkirk'te deniz kıyısında
sıkıştırmıştır. Kurtarma gemileri gelememektedir. 400 binden fazla
asker imha edilecektir. Sivil insanlar kendi motorlarına, yatlarına
binip gider, o askerleri ülkeye taşırlar. Bu planı Başbakan
Churchill hazırlamıştır.
İkinci film doğrudan doğruya: Churchill! İtiraf edeyim ki izlediğim
çok sayıdaki Churchill filminden hayli farklı ve beni hayrete
düşüren bir film. Hiç böyle bir Churchill portresi görmemiştim.
Oysa hayatım boyunca bu çok değer ve önem verdiğim insanı hep böyle
tasavvur ettim: yenilip 20 yıllık suskunluğa itildiği
Çanakkale/Gelibolu hadisenin kabusuyla yaşayan Churchill. Film,
şaşkırtıcı bir şekilde bu olayın etrafına kurulmuş. Çok insanı bir
bio-pic. En iyilerden biri.
Ama daha fazlası var: Churchill, Amerikalılar D-Day savaşını
başlatırsa kendi devrinin sona ereceğini biliyor. O muharebeyi
durdurmak istiyor. Film bu hadise etrafında gelişiyor. Başaramıyor.
Çıkarma gerçekleşiyor. Her ne kadar 'teslim olmayacağım' diyorsa da
Yalta'da ve Potsdam'da iplerin elinden kaçtığını görecektir.
Üstelik savaşı kazandığı 1945 yılının Temmuz ayında yapılan
seçimleri de yitirecektir.
Buna rağmen gerek Dunkirk gerekse Churchill İngiltere'nin Fransa'yı
kurtarması etrafına inşa edilmiş. Buraya bir mim koydum.
Derken üçüncü film: Sarışın Bomba. MI6 ajanı, ilk kadın ajan, ilk
lezbiyen ajan. Film, biraz yüzeysel ama iyi bir dönem filmi.
1989'da Berlin Duvarı'nın düşüşünü anlatıyor. Neticede de duvarı
Batı bloğu yıkmış oluyor. İngilizler işin başını çekiyor. Ama bizim
sarışın bomba sonunda Rusları tepeleyip kendisine ihanet eden
MI6'ya sırtını dönüp Amerikalılara gidiyor ama pek de fark etmez.
Kazanan İngiltere.
Ne oluyor?
Olanlar besbelli: Brexit sonrası İngiltere'nin kendisine kuvvet,
cesaret verme filmleri bunlar. Churchill büyük bir Avrupa
düşüncesinden yanaydı ama İngiltere'nin Avrupa'dan farklı olduğunu
düşünürdü. Hitler'e ve faşizme tek başına karşı koymuş, Avrupa'yı
kurtarmış ülke olarak görüyordu İngiltere'yi. 'Demir Perde' sözünü
ederken de Avrupa'yı bir kere daha 'kurtartma' düşüncesindeydi.
Bu anlayışın da bir özü var: Churchill ve genel olarak İngilizler
kendilerini Avrupa'nın dışında tuttuğu zaman daha fazla Avrupalı
gören bir anlayıştadır. Prens Andrews yemek yediğimiz o akşam bunu
üstüne basa basa belirtip, "Biz ada ülkesiyiz, Avrupa'nın bunu
anlaması gerek" demişti. Anlaşılan İngiltere bütün muhalefete
rağmen ulaştığı Brexit'i gene bu kanavaya oturtuyor ve bunu bir
kurtuluş veya geleneksel halin devamı olarak görüyor. Hatta
Brexit'i Avrupa'nın kurtuluşu olarak da değerlendiriyor. İşte,
İngiltere, Dunkirk'te Fransızları kurtarıyor, Churchill savaşı
kazanıyor, Berlin Duvarı yıkılıyor.
Bu İngilizler alamet insanlar vesselam... Hâlâ dünyanın merkezi
olduklarını düşünüyor, hâlâ 'yıkılmadık ayaktayız' diyorlar ki,
el-hak doğru! Bir de şu: sadece Hollywood değil İngilizler de
sinemayı en büyük toplumsal propaganda aracı olarak kullanmayı
biliyor.
***
25 Temmuz 2017
Yaz ayları romanlarındır
Yaz (tatili) geldi ya sağda solda okunacak kitaplar listesi
görüyorum. Listelere bayılırım. Eşelenirim onların içinde. En
iyisini de (her şeyin en iyisini yaptıkları gibi) İngilizler yapar.
Hele Guardian'ın hazırladığı listelere doyum olmaz. Bu seneki
listesini de iyiden iyiye inceledim. Yeni yayınlanan kitaplar o
kadar ilgimi çekmiyor. Asıl son listede olduğu gibi yazarlara
sorulmuş, ne okuyalım veya gözde kitabınız hangisidir türünden
sorularla ilgileniyorum. (En çok dikkat verdiğim de yayınevi
editörlerine, diğer yayınevlerinin bastığı kitaplar arasında
hangisini yayınlamak isterdiniz sorusudur. Müthiş şeyler buldum o
cevaplar arasında.)