Sebeplerini biraz daha ayrıntılı tartışırız, tartışacağız. Ama
her şeyi önce çapraz kesen yani kapsayan, sonra da aşan gerçek
unutmayalım. Türkiye bugün 'dar-ülharb'dir.
Hazindir, üzücüdür ama gerçektir. PKK bir
yandan DEAŞ öte yandan Türkiye'yi savaş alanı ilan etmiş
durumda. O zaman iş soğukkanlılıkla düşünmekte...
Kendiliğinden buraya gelmedik.
Yaşananlar PKK ve DEAŞ'la sınırlı da değil. Her şey
bir yana Halep'te yaşananlar ortada. Rusya-
İran- Esed hükmünü icra etti ve Halep düştü.
Bir insanlık dramı, bir kara ve kanlı
leke olarak düştü Halep. Bu hali çok önemli bir olgu diye
kaydetmekle başlayalım. (Bu arada Philip
Mansel'in Aleppo isimli kitabı neden çevrilmiyor
Türkçeye?)
Türkiye, ABD'nin de yeni başkan seçimi, başkan değişimi ve ilk
günden beri sürdürdüğü kararsızlık politikası içinde iken
sadece Rusya'yla politik ittifak kurabiliyor.
ABD için 'kararsızlık politikası' sürdürüyor dedim ama tam
doğru değil. ABD'nin ilkKörfez
müdahalesinden beri Türkiye'nin güneyinde bir Kürt
bölgesi oluşturma projesi belliydi. Zaman, bu projeye çeşitli
dalgalanmalar getirmiş olabilir. Onlara bağlı kalarak ABD bir ileri
bir geri gitmiş de olabilir. Hiçbiri gerçeği değiştirmez. Çok küçük
bir alanın kapanmasıyla, daha bundan kısa bir süre önce ABD,
benim Kuzey Ortadoğu dediğim bölgedeki Kürt
oluşumuna destek veriyordu.
Doğrudur, kısa bir süre önce görüştüğüm çok üst düzey
bir Amerikalı yetkili bana 'istesek PYD'ye yardım
ederdik, etmiyoruz' dedi ama böyle bir açıklamayı, hem de gerçeği
yansıtan bir açıklama olarak, yapmayı mümkün kılacak bin türlü
faktör vardır. Yani bir koşula bakarak yapmadık der ABD ve
doğrudur. Ama gerçek oradadır: ABD, KuzeyOrtadoğu Kürt
oluşumunun içindedir.