Havalar soğumaya başladı ve tabii ki sıcaklık daha da düşecek.
Ortamın ısı kaybetmesi, yaz boyu açık olan pencere ve camların sıkı
sıkı kapatılmasına sebep oluyor. Böylece hava...
Havalar soğumaya başladı ve tabii ki sıcaklık daha da düşecek.
Ortamın ısı kaybetmesi, yaz boyu açık olan pencere ve camların sıkı
sıkı kapatılmasına sebep oluyor. Böylece hava sirkülasyonu
gerçekleşemiyor ve 'kirli' hava solumak zorunda kalıyoruz. Grip ve soğuk
algınlığı, birbiriyle karıştırılan hastalıklardır. Soğuk
algınlığının gripten en önemli farkı; daha hafif semptomlar
göstermesidir. Yani grip olduğunuzda işinize gidemezken, soğuk
algınlığı yaşadığınızda hayatınıza devam edebilirsiniz.
DOKTORA DANIŞIN! Bir diğer fark ise yüksek
ateştir. Grip, yüksek ateşi beraberinde getirir. Bu sebeple
antibiyotik kullanımı, grip vakalarında daha sık görülür. Ancak
antibiyotik kullanma konusunda danışabileceğiniz en güvenilir
merci, doktorunuz olmalıdır. Grip ve nezle gibi
bulaşıcı hastalıklar, viral özellik taşır ve etkenleri 'virüs' adı
verilen mikroplardır. Halk arasında sıklıkla yapılan hatalardan
biri de, grip olunduğunda hemen antibiyotik kullanmaktır. Oysa
antibiyotikler, bakteri sebepli hastalıklarda ve yalnızca uzman
doktor tavsiye ettiğinde kullanılmalıdır. Ancak zatürre gibi
bakteriyel bir enfeksiyonla komplike hale gelmiş grip durumunda
antibiyotik kullanımı tavsiye edilebilir. Özellikle hamileler,
antibiyotik kullanımında mutlaka doktora başvurmalıdır. Grip ve soğuk
algınlığından korunmanın ilk kuralı, virüsü kendimizden uzak
tutmayı başarmaktır. Toplumda yaygın bir inanış var; grip olan
biriyle aynı ortamda bulunduğunuzda hastalığın size geçeceği
söylenir. Peki hastalık taşıyan virüsler hava yoluyla insandan
insana geçebilir mi? Bu sorunun cevabı; belki... Hasta bir kimseyle
aynı ortamı paylaşmak, bazen taşınan virüsün kişiden kişiye
geçmesine sebep olabilir. Sıklıkla soğuk
algınlığına sebep olan virüsler, 'rhinovirüs' olarak adlandırılır.
Bu tip virüsler, temas yoluyla kişiden kişiye geçebilir. Bahsedilen
temas, illa kişilerin birbirine dokunması değildir. Hastalık
taşıyan bireyin hapşırık veya öksürük yoluyla 'kirlettiği' eline ve
dezenfekte etmeden dokunduğu eşyalara temas etmek, rhinovirüslerin
kişiler arasında dolaşmasına sebep olur. Elleri dezenfekte
etmek çok önemlidir. Bir şekilde 'kirlenen' elimizi ağız ya da
burnumuza götürdüğümüzde bu tip virüslerin vücudumuza girebileceği
yolu açmış oluruz. Aslında kişiden kişiye hastalık geçmesinin
öncelikli suçlusu, soğuk algınlığı virüslerini taşıyan mukoza kaplı
ellerimizdir. Geleneklerimiz
gereği sıklıkla tokalaşıp öpüşürüz. Karşımızdakini kırmadan bu
alışkanlığımızdan vazgeçmek, bizi hastalıklardan koruyacak diğer
bir yoldur. Bedeniniz ne kadar
güçlüyse, karşılaştığı tehlikelere karşı o kadar dayanıklı
demektir. Bağışıklık sisteminizi zayıflatarak kolay hastalanmanıza
sebep olan uykusuzluk ve stres gibi olgulardan da uzak durmanız
gerekir.
ORTAMI SIK SIK HAVALANDIRIN Grip gibi, yaşam
kalitesini neredeyse sıfırlayan bir hastalıkla mücadele ederken
sadece ilaç kullanmak yetmez; mümkünse yatak istirahati de
yapılmalıdır. Yatarken başınızı yukarıda tutmak, geniz akıntısını
kontrol edeceğinden kişinin rahatlatmasına yardımcı olur. Bulunduğunuz ortamı
sık sık havalandırmak, iyileşme sürecini hızlandırma açısından çok
önemlidir. İstirahat edilen ortamdaki havanın kurumasına izin
vermemelisiniz. Bol sıvı almak, taze meyve ve sebze tüketmek,
iyileşme sürecini kısaltmaya yardımcı olur.
YEŞİL SEBZELERİ MEVSİMİNDE TÜKETİN
Lahana, brokoli, ıspanak ve pazı gibi yeşil yapraklı sebzeler;
mükemmel bir vitamin, mineral ve antioksidan kaynağıdır. Ayrıca
yüksek lif oranları sayesinde, östrojen seviyesinin düşmesini
sağlar ve sindirim sistemi için de son derece faydalıdır. Yeşil
yapraklı sebzeler, aynı zamanda karaciğeri temizleyerek detoks
etkisi yapar. Böylece toksik kimyasalların vücutta dolaşması
engellenmiş olur. Bu sayede tümör oluşturan hücreler bir araya
gelemez.
İyot kaynağı olması sebebiyle kanserle mücadelede önemli rol
oynayan deniz yosunu da bir diğer faydalı yeşil yapraklıdır. Deniz
yosunu da, östrojen hormonunu düzenleyici etkisi sebebiyle meme
kanseri ile savaşta son derece faydalıdır. Brokoli, karnabahar ve
lahana gibi kükürtlü sebzeler, anti-kanser özellikleriyle ön plana
çıkıyor. Yapılan çalışmalar, bu sebzelerin içerdikleri glukozinolat
adı verilen bileşik sayesinde, çeşitli organlarda kanseri durdurucu
etkiye sahip olabileceğini göstermiş. Bu nedenle, özellikle
mevsiminde bu sebzeleri sofranızdan eksik etmemeye özen
gösterin.
SADECE C DEĞİL, E VİTAMİNİ VE ÇİNKO DA ALIN
C Vitamini, gripten koruyucu vitaminler arasında sayılabilir.
Portakal, yeşil biber, mandalina, greyfurt, nar, kivi, dereotu,
roka ve karnabahar gibi C vitamini yönünden zengin gıdalarla
beslenmek, sizi gripten korumaya yardımcı olur. Yapılan
araştırmalar; E vitamini ve çinko zengini gıdalarla beslenmenin de
gripten korunmak için yapılabilecekler arasında olduğunu
gösteriyor. Bu sebeple diyetinize; kuru baklagiller, zeytinyağı,
ceviz, badem ve fındık gibi gıdalar ekleyebilirsiniz. Grip
virüsünün ilerlemesini engelleyen besinler üzerine yapılan
araştırmalar; süt, yoğurt, enginar, kereviz, pırasa, kuşkonmaz,
muz, nar ve kivinin, florayı düzenleyerek hastalığın ilerlemesini
engellediğini gösterdi.
HER GÜN BİR TATLI KAŞIĞI ZERDEÇAL
Zerdeçal, yapısına sarı-turuncu rengini veren kurkumin sayesinde
eklem iltihaplanması ve kalp hastalıkları gibi birçok farklı
hastalık türüne karşı kullanılabiliyor. Kanser hücrelerinin de
büyümesini ve yayılmasını engellediği düşünülen zerdeçalı günde bir
tatlı kaşığı kadar kullanabilirsiniz. Zerdeçalı; salata, yoğurt ve
çorbalara ekleyebilir ya da yemekleri pişirirken az miktarda yağ
ile çevirerek tüketebilirsiniz.