Vakti zamanında zengin ama mutsuz
bir hükümdar varmış. Mutlu olmak için ne kadar uğraşsa da mutlu
olamıyormuş.
Ülkenin en bilge kişisini
huzuruna çağırtıp nasıl mutlu olabilirim diye sormuş.
Bilge;
“Hükümdarım, mutsuzluktan
kurtulmak istiyorsanız; mutlu bir adam bulup onun gömleğini
giymeniz gerekir...” demiş.
Hükümdar, adamlarına emir
vermiş; bu mutlu adamı bulun diye, ülkede aranmadık yer
bırakmamışlar. Fakat mutlu birine rastlayamamışlar...
Kimileri eşinden, kimileri
yoksulluktan, kimileri de hayırsız çocuğundan
yakınıyormuş.
En sonunda çaresizlik içinde
saraya dönüş yolunda, kırık dökük bir evin önünden geçerken
içeriden birinin şöyle dua ettiğini duymuşlar:
“Allahım, sana şükürler olsun.
Sağlığım yerinde, karnım bugün de doydu, bugüne kadar rızkımı eksik
etmedin. Ben mutlu olmayayım da kim mutlu olsun?..”
Sonunda mutlu birini bulduk diye
hükümdarın adamları hemen evin içine dalmışlar. Adamın gömleğini
alıp hükümdara götürelim diye düşünmüşler. Fakat içeri girince bir
de ne görsünler, adamın sırtında bir gömlek bile
yokmuş!..
Mutluluğu arar dururuz... Sahip
oldukları ne kadar çok olursa olsun hep daha fazlasını isteyen,
sahip olduklarıyla yetinmeyen kendini mutlu hissedemez. Mutluluğu
kendi içinde arayan ve kendinden memnun olup şükreden mutluluğu
bulacaktır....
Ninem diyor
ki; Bir yemeli, bin şükretmeli...