Hayatımızı, varoluş gayemizi ve peşinde olduğumuz hedefleri
gözden geçirmek adına bir hayvandan derse ne dersiniz? Pumayı
bilirsiniz. Hani vahşi kedilerin uzak atalarından. Eli silahlı
insandan başka bir şeyden korkmayan, insana benzer bir çığlık
çıkaran yaklaşık iki metre uzunluğundaki benekli yırtıcı. Birçok
özelliği ile ünlüdür bu ormanların harika kedisi. Ama en çok da onu
mükemmel bir avcı yapan hızlı, kıvrak koşusu ile tanınır. Avının
peşine düştüğü andan itibaren giderek hızlanan ve vücudunun tüm
eklem ve kaslarını ortaya koyan hareketlerini seyretmek bir
zevktir. Bu ölüm koşusu bazen pumanın, bazen ise hayatı için koşan
kurbanın zaferi ile sonuçlanır...
Peki bir puma avının peşinden ne kadar koşar? İşte ormanların vahşi
avcısını, uygarlıkların kurucusu insana örnek yapacak olan da
pumanın bu özelliğidir. Puma avının peşinden sürdürdüğü "ölüm
koşusunu" her zaman avının cüssesine göre ayarlar. Yani bir ceylan
ele geçirmek için koştuğu süre ile, bir tavşanın peşinden geçirdiği
süre asla aynı değildir.
Çünkü puma akıllı bir hayvandır ve koşarken harcadığı enerji
miktarı, avdan elde edeceği potansiyel enerji miktarını aştığı anda
puma koşmaktan vazgeçer. Yenilgiyi kabul edip başka av arar. Bu
nedenle ceylanın peşinden fazla, tavşanın peşinden çok daha az
koşar.
Misal, puma 500 metre ötede duran bir tavşanı avlamak istemez.
Çünkü tavşanın 500 metre daha koşacağını ve kendisinin toplamdaki
bu bir km'yi 2.000 kalori harcayarak katedeceğini, tavşanı
yakaladığında ise 1.000 kalori elde edeceğini zekâsı ve içgüdüsü
ile hesaplayacak, tavşanı yakalamaya yeltenmeyecektir.