Bir adam hileyle kuşun birini
tuzağa düşürerek yakaladı. Kuş dile geldi, yalvardı:
-“Ey ulu insan, sen koyunları, öküzleri yedin, birçok deveyi kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimle mi doyacaksın?.. Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt vereceğim. Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur…
-“Ey ulu insan, sen koyunları, öküzleri yedin, birçok deveyi kurban ettin. Bu dünyada onlarla bile doymadın, benimle mi doyacaksın?.. Eğer beni bırakırsan ben sana üç öğüt vereceğim. Bunlara uyarsan her müşkülün hallolur…
Birincisini elindeyken vereyim, eğer beğenirsen beni bırakırsın.
İkincisini şu dama konarken, üçüncüsünü de şu ulu ağaçta söylerim…”
Adam kuşu sıkı sıkıya tutarak:
-“Haydi söyle bakalım, eğer beğenirsem seni bırakırım” dedi. Kuşcağız ilk öğüdünü söyledi:
-“Olmayacak sözü kim söylerse söylesin inanma!”
Öğüt hoşuna gidince devamını işitmek için avcı kuşu bıraktı. O da uçup evin çatısına kondu ve ikinci öğüdünü söyledi:
-"Elinden kaçmış bir fırsat için üzülme!”
Sonra biraz geriye çekilerek orada bulunan ulu ağaca kondu ve; “Benim karnımda on bir dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci vardı. O inci...