Onca nimet varken kul hakkı
yemek niyedir ki? Eski Endülüs hükümdarlarından biri gariban bir
kadının arsasını çok beğenmişti. Şahane manzarasıyla yeni
yaptıracağı saray için en uygun mevkideydi. Arsa hemen hükümdarın
hazinesine katıldı hem de hiç bir bedel ödenmeden… Müşkül durumda
kalan kadın, çareyi hükümdarı kadıya şikâyet etmekle buldu.
Zamanın Şeyhülislamı, kadını
dinleyip haklı olduğuna hükmettikten sonra hükümdara hiçbir şey
söylemeden bir çuval ve bir de kürek alıp o arsasına gitti. Başladı
toprakları çuvala doldurmaya. Padişah sarayından Şeyhülislamı
seyrediyor kendi kendine;
“Şeyhülislam aklını oynatmış olsa gerek…” diyordu. Şeyhülislam, çuval yarılanınca sırtlayıp götürmek istedi. Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak ağır olduğundan kaldıramamıştı. Biraz daha toprak koyup çuvalı ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak istediğinde tabii ki, kaldıramadı! Şeyhülislamın bu acayip hâlini seyreden hükümdar daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve: “Ey muhterem, sen bu yaşlı ve zayıf hâlinle o çuvalı nasıl taşıyacaksın? Bir de çuvalı boşaltacağına ha bire dolduruyorsun. Bunu...
“Şeyhülislam aklını oynatmış olsa gerek…” diyordu. Şeyhülislam, çuval yarılanınca sırtlayıp götürmek istedi. Fakat ihtiyar olduğundan ve toprak ağır olduğundan kaldıramamıştı. Biraz daha toprak koyup çuvalı ağzına kadar doldurdu. Tekrar kaldırmak istediğinde tabii ki, kaldıramadı! Şeyhülislamın bu acayip hâlini seyreden hükümdar daha fazla sabredemeyip huzuruna çağırdı ve: “Ey muhterem, sen bu yaşlı ve zayıf hâlinle o çuvalı nasıl taşıyacaksın? Bir de çuvalı boşaltacağına ha bire dolduruyorsun. Bunu...