"Bir kere de büyük balık küçük balığı yutmasın; bakırcılar,
tuhafiyeler, yorgancılar, manavlar, bakkallar ve daha nice küçük
esnaf yaşasın, kaybolmasın!" diye haykırıyor masalımıza
geçiyoruz...
Tüketim topraklarında amansız bir savaş yaşanmaktadır. Marketos,
süpermarket diyarının kötü kralıdır. Kalesinden bet kahkahalar
atarak gıda piyasasını istila etmekte, bakkalları tek tek yok edip,
geçtiği yerleri yakıp yıkmaktadır. Bakkal Gazi, Küçük Esnafya'lı
yiğit bir akıncıdır. At üstünde çitlemek için çekirdek almaya
bakkala geldiğinde ise... dumanlar hâlâ tütmektedir! Dişlerinin
arasından "Marketosss!" diye hırsla mırıldanır. Bakkal Gazi, talan
olmuş dükkancığa, asılı filesinden savrulmuş toplara, saçılmış para
üstü mahiyetindeki sakız ve gripinlere acı dolu gözlerle bakar...
Ve intikam yemini eder!
Atının terkisine atlar, doooğru Marketos'un kalesine. Dınnırıııı
nııııım! Dıgıdık dıgıdık... Zekice bir stratejiyle, tebdili kıyafet
yapıp Çengelköy hıyarı olarak kaleye, ay, markete sızar. Bir iki
demir eğer büker, tek okla beş şövalye haklar. Marketos'un kızı
Prenses Kasiyer, bu yağız delikanlının kekremsi acı kuvvetine
kayıtsız kalamaz, direkt abayı yakar. Bakkal Gazi ise, hatuna
"Düşman beldenin yaman güzeli" falan gibisinden şiirimsi laflar
ederken yakalanır ve zindana atılır.
Prenses Kasiyer, zindanın anahtarını yürütüp Bakkal Gazi'yi
işkencede pert olmadan kurtarır. Sonrası malum; Bakkal Gazi
kılıcını şakırdatır, atıyla surlara dalar, serçe parmağıyla ok
atar, tükürüğüyle mancınık vee hepsini haklar.
Bakkal Gazi, soluklanırken prensese döner ve; "Gün gelecek
bakkallar, nostalji icabı baş tacımız olup romanlarda, hikâyelerde
hoş birer emektar olarak kalacaklar... Ne parmaklarının ucunda
yükselip tezgâha avucundakileri boşaltan çocuklar, ne onların
'bakkal amca bu paraya ne