Vaktizamanında Uzak Doğu’da
büyük bir savaşçı yaşardı. Artık yaşlanan bu samuray, vaktini
gençlere manevi dersler vererek geçiriyordu. İlerlemiş yaşına
rağmen, insanlar onu kimsenin mağlup edemeyeceğine
inanıyordu...
Bir gün, yaşlı samurayın
kasabasına vicdansızlığıyla tanınan bir savaşçı geldi. Adam,
rakibini kışkırtma teknikleriyle tanınıyordu. Değişmez şekilde;
kışkırttığı ve kızdırdığı rakibine ilk hareketi yaptırır, ardından
rüzgâr hızıyla karşı hücuma geçerek mücadeleyi kazanırdı.
Bu genç ve sabırsız savaşçı, hiç
kimseye yenilmemişti. Samurayın adını duyarak buraya gelmişti ve
onu da yenerek şöhretini büyütmeyi amaçlıyordu. Tüm öğrencileri
böyle bir müsabakaya karşı çıktıysa da, yaşlı savaşçı onun dövüş
davetini kabul etti.
Herkes, kasaba meydanında
toplandı. Genç savaşçı rakibine hakaretler yağdırmaya başladı. Ona
doğru taşlar attı, yüzüne tükürdü, akla gelebilecek her türlü
aşağılamada bulundu. Yaşlı savaşçının, atalarına bile dil uzattı.
Onu kızdırıp ilk hareketi yaptırmak için, saatlerce uğraşsa da
yaşlı adam hep...