İslam'ı kabul etmekle eşi az
görülmüş bir dışlanmayı, yaptırımları, fanatik Hıristiyan çevreler
ve aydınlarca tahkir edilmeyi bile bile göze alan Garaudy yıllar
önce İstanbul’a gelmişti. Yıldız Sarayı’nda bir konferans verirken
kendisine; “Sizi önce Hristiyan, ardından komünist olarak
görüyoruz. Şimdi Müslümansınız. Hindistan dolaylarına doğru da bir
seyahat yapacak mısınız?” diye kinayeli bir soru sordular. O da
“Anlatayım” dedi:
-Ben Hristiyan’dım. ABD’deki büyük kartellerin fiyatları sabit
tutmak için milyonlarca ton sütü döktüklerini, milyonlarca ton
buğdayı yaktıklarını görünce, bu vicdansızlık beni komünizme itti.
Baktım komünizm de kuru, hiçbir manevî tarafı yok. Hristiyanlık ile
komünizm arasında bir köprü kurmaya çalıştım, ama olmadı.
O dönemlerde Fransızlar benim idam edilmeme karar verdi. Cezayirli
Müslüman bir askerin yardımıyla bu tehlikeden kurtuldum. Bilâhare o
Müslüman askeri buldum. “Fransız subayı benim vurulmamı istemişken,
beni neden kurtardın?” diye sorduğumda;
“Ben Müslümanım, Allah’ın verdiği canı bilmeden kıymaya razı olmam.
Bunun uhrevî mesuliyetinden korkarım” dedi.