Geçenlerde bu yıl 23.sü düzenlenen Uluslararası Beypazarı
Festivali’ndeydik. Binlerce kişinin katıldığı festival, ata
sporlarından tutun da, konserlere, misafir ülke folklor gruplarına,
deve kervanlarına, yöresel ürün, hediyelik ağaç eşya sergilerine
kadar oldukça renkli ve eğlenceli bir festivaldi. Festival bir yana
bu minik, kompakt, turistik ilçe bunalmış bünyelere ‘ilaç’
gibi;
Adı: Beypazarı
Formülü: Ankara’nın 98 km batısında, İstanbul’a ise birkaç saatlik
uzaklıkta olan bu şirin ilçe âdeta yaşayan tarih.. Osmanlı
mimarisinin bozulmadan kaldığı ve mimarisinin yanı sıra gelenek ve
görenekleriyle Osmanlıyı yaşayan Beypazarı bir açık hava
müzesi.
Endikasyonlar: Mutlaka gidilip görülmeli, hele de “atmosferi açın
nefes alamıyorum!” kıvamında bunaldığınızda bir iki günlük
kaçamakların ideali. Kafa dinlemek, enerji depolamak, tarih solumak
ve hâlâ ‘gerçek, samimi Anadolu insanları’nın yaşadığını görüp
mutlu olmak için birebir... Filmler için doğal platolar, sosyal
medyada düşman çatlatacak çekilen fotolar.
Etkin maddeler: İlçenin panoramik olarak görülebildiği Hıdırlık
Tepesi, 3000'den fazla tarihî evin konakların bulunduğu eski
Beypazarı sokakları, güler yüzlü ve “turtis gelmiş kazıklayalım”
klişesinden tamamen uzak halkı… İnözü Vadisi, Gümüşçüler ve
telkâri… Maden suyu… Havuç, havuç lokumu, havuçlu dondurma, havuç
suyu…
Yardımcı maddeler: Regâib kandilini maytaplarla, havai fişeklerle
karşılama geleneği. Hanımların başlarına örttüğü neredeyse tüm
bedeni kaplayacak uzunlukta el boyaması yemeniler. Grand Canyon’a
beş basan rengârenk kayalar ve Yaşayan Müze. Kültürün yaşanması,
hatırlanması için çok güzel hazırlanmış müzede ebru, ıhlamur
baskısı yapabilir, gölge oyunu Hacivat ve Karagöz izleyebilir hatta
bir odaya oturup anlatılan keyifli hikâyeleri
dinleyebilirsiniz.