“Kime verdin?..” Günün sorusu bu;
oyunu kime verdin?.. Meraklı milletizdir ya biz. Henüz tanıştığı
insana bile eşini, işini, maaşını sorabilen, önünden geçtiği binaya
“kaç para gitti acep?” hesabına giren, Kurban Bayramında eşi dostu
arayıp “et nasıl çıktı?” diye kontrol eden millet tabii ki oyunuzun
rengini merak edecek. Ben merak etmiyor ama “İlle de oy kullanınız
efem” diye rica ediyorum… Yüreğinizin sesini dinleyin, vatandaşlık
görevinizi yerine getirin. Sonrası ise malum işte, akış
klişe;
Oy verirken nelere dikkat
etmeliyiz? Hangi lider nerede oy verdi, haberleri… Sayım
başladı… Seçim programlarında yasak kalkana dek uzman, uzamacık
konuşmaları. ‘Ben Türk siyasi tarihinin kitabını yazdım’
tribindekilerin kale kapmacası; şurası şunun kalesi, burası bunun
kalesi falan derken… Sonuçlar açıklanmaya başlıyor. Pasta
zamanı! Ekranlarda pasta ve bar biçimli grafiklerle oy oranları…
Oylar, pasta, oylar, heyecan, merak ve tabii ki sosyal medyada
‘Sandıkları terk etmeyelim’ çılgınlığı! Televizyon başında
tırnaklarını kemirirken aklı sandıklarda kalanların “son dakikaya
kadar sandıkları terk etmeyelim!" kampanyaları.
Şu burada alır, burada bu fark
yapar, orası zaten bilmem kimin memleketi yorumları… “Nassı tespit
yaptım beahh” havasına kapılanlar… Pasta, oylar, pasta,
‘resmî olmayan sonuçlara göre' rakamlar açıklandıkça
keyfi kaçanlar… “Oy oranı moralinizi bozmasın, bunlar medyanın
abartması. Oyuna gelmeyin, sandıklarınızı terk etmeyin!”
çığlıkları. Referandumda sandığı terk etmeyeceğim diye diretirken
kendini üçüncü sınıflarla Hayat Bilgisi dersinde bulan Kamil’in
anıları…
Pasta, oylar, pasta… “Konya
gelince beni çağır, bakalım bilmem ne partisi barajı geçmiş mi?”
gevşemesi, “Panik yapmayın, daha falanca köy, filanca şehir
sandıkları açılmadı!” evresi… Oylar, pasta, çubuklar; ezik Beşir
tadında; “Nihal’i harcayacaklar matmazel" endişesi.. “Ohooo,
baksanıza hepsini üst üste eklesen X partinin çubuğu kadar
olmuyor” değerlendirmeleri… Sonunda da birine zafer, birilerine
yenilgi…
"Millet bize ana muhalefet görevi verdi" beyanatları, yine yeniden "yaşanmaz, gidiyorum bu memleketten" saçmalamaları... Aziz Nesin alegorisi, "her halk layık olduğu şekilde yönetilir" söylemleri. "Kim veriyor bunlara bu oyları?" çıkmazı... "cahil halka oy hakkı" konusunda itirazlar. Kömür, makarna, trafo, kedi vb materyaller üzerinden ahlak dersleri. "Stockholm Sendromu"na bağlamaca… Çalınan oy güzellemesi… Ağlama krizi… Kapanış…
"Millet bize ana muhalefet görevi verdi" beyanatları, yine yeniden "yaşanmaz, gidiyorum bu memleketten" saçmalamaları... Aziz Nesin alegorisi, "her halk layık olduğu şekilde yönetilir" söylemleri. "Kim veriyor bunlara bu oyları?" çıkmazı... "cahil halka oy hakkı" konusunda itirazlar. Kömür, makarna, trafo, kedi vb materyaller üzerinden ahlak dersleri. "Stockholm Sendromu"na bağlamaca… Çalınan oy güzellemesi… Ağlama krizi… Kapanış…
Ninem diyor
ki; Hayır dile komşuna, hayır gele
başına.