Madem CHP kurultayını tamamladı, bir iki söz etmek gerek. Hemen
iki şey söyleyeyim.
Birincisi, şu 4. Devrim falan sözlerinin hiçbir geçerliliği yok.
Daha önce bu köşede yazdığım birçok yazıda dile getirdiğim gibi,
CHP'nin değişimi olanaksızdır. Değişim, 'haydi değişelim' demekle
olmaz. Parti tarihinin en büyük değişimi olan 1972 Ecevit
hareketini CHP 1957'de oluşturmaya başlamıştı. Demek ki, 15 yılda
gelişmiş bir hareketten söz ediyoruz. Şimdi ortada hiçbir şey
yokken CHP nasıl değişecek? Değiştim diyerek mi?
Gerçi bir değişim değilse de farklılaşma var. Onu görmezden gelmek
gerçeği yadsımak olur. Kılıçdaroğlu'yla birlikte CHP bir türbülansa
girdi. Önce ulusalcı, sonra Kemalist, derken gerçekçi ve tarihiyle
yüzleşen (Kılıçdaroğlu ve ailesinin Dersim konusundaki
açıklamalarını anımsayalım) CHP ansızın keskin bir viraj alarak
önce bu gerçeği suskunlaştırdı, ardından da bu defa daha
muhafazakâr/ sağ çevrelere kendisini açtı. Eski MHP'lileri belediye
başkanlıklarına, daha muhafazakâr isimleri de ('bozkırın
tezenesidir, Neşet Ertaş gibidir (!)' diyerek) Cumhurbaşkanlığına
aday gösterdi. Sonra da o kişiye TBMM Başkanlığı seçiminde oy
vermedi.
Bu çerçeve öyle işaret ediyorsa CHP de farklılaştı. Ama asıl mesele
CHP'nin bu dönemde bir Alevi partisi oluşudur. O kanattan gelen
daha sol bir tabanla bütünleşmesidir. Bu sevindiricidir. Ama bunun
neticesinde kendisine oy veren kitleyle tabanı ve hayali ideolojisi
arasında dağlar kadar fark olan bir partidir CHP.
Dolayısıyla ben CHP'nin aldığı oy itibariyle burjuvazinin partisi
olduğunu iddia ettim, CHP'nin tabanıyla tavanı arasında
ilişkisizlik olduğunu söyledim ve son bir kopuşla bu partinin
liberal -muhafazakâr bir parti olması gerektiğini öne sürdüm. O
kopuş yaşanmalı, Alevi- sol kesim kendisine gidip başka bir parti
kurmalı veya CHP'yi kendi istediği yönde büsbütün
dönüştürmelidir.