Ordu-siyaset ilişkisinin yeniden düzenlenmesi başka askeri
problemler doğurur mu, bilemem. O tartışmayı uzmanlarına bırakmak
gerekir diyeceğim ama ciddi bir sorunum var o noktada. Epey bir
süredir Türkiye'de yapılan 'uzmanlık' değerlendirmelerinin de
anormal derecede siyasallaştığını, kutuplaştığını görüyorum. Biz
henüz akılcılığı muhakemelerimizin özüne yerleştirebilmiş değiliz.
Bu nedenle modernleşmemizi tamamlayamadığımız kanısındayım.
Bürokrasideki FETÖ örgütlenmesine bakın. Böyle bir yapının
'rasyonel bürokrasi' olduğunu söylemek imkânı var mı? Bu koşullarda
uzmanlar da değerlendirmelerini önceden (a priori) tayin edilmiş
görüşler, düşünceler doğrultusunda yapıyor.
Asker- siyaset ilişkilerinin bu yaklaşımdan muaf olmayacağı
besbelli. Bir grup yapılanlara tepeden tırnağa doğru, diğer grup da
baştan sona yanlış diyecektir. Ama bu zıt ve uzlaşmaz görüşlerin
ötesinde bir alan var. Onu da ben anlatmaya çalışayım.
***
Daha 1990'larda o zaman SHP'li yetkililere yazdığım raporlarda
askeri okulların kapatılması görüşünü savunmuştum. Bu yaklaşımın
benim açımdan temel bir dayanağı vardı. Askeri okul mantığı özerk
bir askeri sınıf yaratmak maksadıyla işletiliyordu.
Özerk askeri sınıf demek belli bir yaklaşımla eğitim almaktı. Bu
eğitim esasında bir doktrine dayanıyordu. O doktrin 19. yüzyıldaki
Prusya geleneğinden edinilmiş Osmanlı askeri modernleşmesini
hazırlamıştı. Askerin modernleşmenin başını çektiğine inanılıyordu.
Buna göre asker toplumun itici ve tayin edici kuvvetidir. Yani:
Devletin nasıl olması gerektiğine asker karar verir.
Türkiye'de 1908 sonrasındaki modernleşme bu mantığa yaslanmıştır.
Cumhuriyet, bırakın onu, II. Mahmud sonrası modernleşme bu modele
oturmuştur. Toplumsal değişimi asker sınıfının önderliği
biçimlendirmiştir. Küçük taşra kentlerindeki 'garnizon modernliği'
bu metodun uzantısıdır.
***
Fakat ötesi vardır. Türkiye'de 'rahatsızız' diye darbe yapan
askerler bu girişimlerini daima kendilerini siyasetin üstünde,
siyaseti tanzim edecek, sivil siyaseti yönlendirecek bir konumda
gördükleri için gerçekleştirmiştir. Bunu da o askeri okul
'doktrinine' borçludurlar. Orada kendilerine her şeyin üstünde,
ötesinde oldukları öğretilir. O andan itibaren de kendilerinde her
şeye hak ve güç bulur askerler.