GRUBUN son maçında, Brezilya ile yolu kesişmesin diye tüm yedek
kulübesini sahaya süren İngiltere'ye karşı berabere kalsalar,
istediklerini alacaklardı. Oyunun kuralını değil, içlerinden geleni
yaptılar ve kazandılar.
Japonya karşısına, belki de kupayı kazanacak takımı belirleyecek
maç için çıkıp, bir de şok gollerle iki farklı yenik duruma da
düştüklerinde, oyunun kuralını değil, istediklerini göre devam
ettiler.
Belçika'nın vücut dili, "kazanan" olmak üstüne kurulmuş, istemekten
vazgeçmeyen ve bir an önce rakip kaleye gitmek üzerine düzenlenmiş
bir kurgu sanki. Böyle bir maçta, üstelik vazgeçmeyen bir rakip
karşısında, boyunlarını öne eğmeden ısrarla devam ettiler.
Hazard, Lukaku veya Kevin de Bruyne değil Belçika'nın açılımı,
gerçekten de takım olarak hisseden ve birbirini tamamlayan anlayış
ve disiplinle sahadalar. Bu kadar direnen ve tehdit eden bir rakip
karşısında, kendi oyunlarından vazgeçmeden, uzatma biterken gole
kavuşarak son sözü de söylediler.