Beklenenin ötesine geçip, başkasının üstüne biriken dikkatlerden sıyrılıp, ayrıcalıklı olmayı başardı Topal
Muhtemelen Moussa Sow'un başlıklarda olduğu gazeteler
okuyacaksınız ama maçın ve skorun altını çizen oyuncunun Mehmet
Topal olduğunu belirtmeliyiz. Fenerbahçe, 50 lig maçı sonrasında
geriye düştüğü bir maçı galip tamamlıyor. Üstelik bunu deplasmanda
yapıyor; seyircisi olmadan. Ve yine bunu Lens gibi tabelaya direkt
etkisi olan önemli oyuncusunun da yokluğunda gerçekleştiriyor.
Bu tavrı ve takım karakterini tekrar takıma döndüren ve oyuncuları
bir arada doğru tutarak yeniden inşa eden en önemli isim Dick
Advocaat. Samandıra'yı kavgalardan, çekişmelerden veya ego
savaşlarından arındırıp, bir "yenileme" merkezi haline getiren de o
ve yardımcıları.
Gözden çıkmış, "Artık tamam" denilenlerin teker teker takıma
dönmesi, üstelik "ne işi var" yorumundan yoksun gelmesinin
sebebidir elbette kendileri. Yetenek olarak sınırlı bir kadroyu,
işler hale getirip maksimumu almak çok önemli bir teknik direktör
başarısıdır, umarım Samandıra hakimiyetine "nema kapmak isteyen"
başkaları girmez.
Yine Topal'a dönersek, birinci ve ikinci golde kullandığı paslar
sadece milimetrik değil, akıl da taşıyordu. Topal'ı klasik defansif
orta saha olmaktan çıkartıp, orta sahanın etkili pas merkezi haline
de getiren farklılık bu. Sosyal medyada "İniesta efekti" diye
yazmışlar. Gerçekten de beklenin ötesine geçip, başkasının üstüne
biriken dikkatlerden sıyrılıp, ayrıcalıklı olmayı başardı Mehmet
Topal...
Bir başka aklı takım temposunda da gördük. Çaykur Rizespor golü
bulana kadar daha hızlı ve baskılı oynamayı denedi. Zorya'nın
yaptığının tekrarları vardı. Ancak Fenerbahçe'nin ekonomik olarak
sahada kalmayı tercih etmesi dikkat çekici. Yenik durumdayken bile
Alper'in korner atmaya yavaş yavaş gitmesi de bu prensipten
kaynaklanabilir.