Sezon bitti, tartışmalar elbette bitmeyecek. Ancak neden
Fenerbahçe'nin bu halde olduğunu, ya da neden rakiplerinin böyle
olmayacağını, bugünkü tartışmalar ile gayet iyi anlıyoruz.
Konumuz elbette Aykut Kocaman.
Aspor mikrofonlarını kime uzattıysa, sokağın sesi "gitmesi lazım"
dedi.
"Neden" diye sorduklarında ise defans oynattığını, Fenerbahçe'nin
böyle oynamaması gerektiğini söylediler.
Enteresandır, ben aynı eleştiriyi Vitor Pereira için yaparken,
mesaj kutum, "Adam kazanıyor ya, ne oynattığından sana ne?"
diyenlerle doluyordu.
Bir performansın değerlendirilmesinin tamamen algı ve
yönlendirmeyle olduğunu bir kez daha anladık.
Pereira'ya 70 milyon euro'luk transfer yapılmış, takımda Van
Persie, Nani, Diego, Emre var. Solda Caner, sağda Gökhan
oynuyordu.
Ve Fenerbahçe taraftarı defansif oyunu bırakın şikayet etmeyi,
kazandığı için onaylıyordu.
Aykut Kocaman'a 17 milyon euro'luk transfer yapıldı.
Kulüp bütçe olarak en buhranlı dönemini yaşadı.
Santrfor dördüncü haftada alındı.
Takım kalitesi diğer üç rakibinin de çok gerisindeydi.
Aynı taraftar "Niye hücum oynamıyor" şikayetinde.
Bunu söyleten tek neden; Valbuena yerine Atıf'ın tercih
edilmesi.
Birisi top kaptırıyor, kaleye pozisyon oluyor diye hamle oyuncusu
yapıldı.
Diğeri takım için oynadığı için sistemin içinde kaldı.
Aslında aynı oyun tarzı, rakibi ciddiye alan anlayış ve topun
kontrolünü elde tutmak esastı.
Çift ön libero ile Şenol Güneş (Atiba–Medel) Şampiyonlar Ligi
grubundan çıktı, Fatih Terim (Fernando–Donk) şampiyon oldu,
Abdullah Avcı (Emre–Mahmut) son haftaya kadar iddialı kaldı.
Kupayı finalde, şampiyonluğu son haftada kaçıran, ligin en fazla
gol atan takımının teknik direktörü ise çift önlibero ile oynadığı,
Valbuena'yı yedekte tuttuğu için "defansif" ve başarısız.
Ne olduğu konusunda yanılıp, kibirine yenilmek, böyle bir şey
olmalı.
NEDEN KALMALI?
Şundan emi...