Gençlerbirliği Teknik Direktörü Ümit Özat, bir hafta önce Rıza
Çalımbay'ın planını daha da ileriye taşıyarak, maç boyunca
Fenerbahçe'nin nefesini kesti. Önde uygulanan istekli baskı ve orta
sahanın adam adama temaslı oyunuyla Fenerbahçe takımı, birden bire
başı bozuklar birliğine dönüştü. Kimse yüzünü rakibe dönemiyor,
dönen pas tercihi bulamıyor, ikinci hamleyi ya da top sürmeyi
denediklerinde ise ikili sıkıştırma ile kontrolü
kaybediyorlardı.
Kadıköy'e gelip, böylesine cesaret ve öz güvenle oynamak en
önemlisi. Ümit Özat'ı hem analizi, hem de oyuncularını
koordine etmesi nedeniyle tebrik etmek gerekir. Çünkü rakibe
pozisyon vermemekle övünen, çok değil bir ay önce zirve takımlarını
evlerine "şutsuz" gönderen bir takım, kalecisinin
performansıyla ayakta durdu.
Volkan Demirel, maçı oynayamayan sadece topun
peşinde koşan arkadaşlarının tüm açıklarını
kapattı. Onun üst düzey performansına rağmen Kjaer iki kez gol
çizgisi üstünde topu karşıladı. Antalyaspor maçı sonrasında
takımına demediği kalmayan Advocaat'ın, on birini sadece Van Persie
tercihi ile değiştirmesi de ilginç. Ama adam ne yapsın? Yerine
koyacağı adamlar, Diyarbakır'da tel tel döküldüler! Çareyi
genelde araması gerekiyordu ve takım kalitesi böylesine bir
baskıyı paslarla geçecek kalitede
değil. Uzun oynamayı denese, öndekiler topu
tutup, takımı oraya taşıyabilecek özellikte değil. Sanıyorum;
çaresizlik ne demek çok daha iyi anlamıştır kenarda takımını
seyrederken. Kötü oynarken kazanmanın dayanılmaz hafifliğini
hissediyordur Fenerbahçe tarafı..