İlk defa Türkiye olarak Şubat ayına üç takımla gireceğiz. Bunların kıymetini bilelim. Aklı yanımıza aldığımızda, çok farklıyız
Rotterdam'a giderken planlar belliydi aslında. Maç öncesinde
Advocaat da sinyalleri verdi. Bu maçı burada bırakmayacaklar,
yenilmek gibi bir düşünceleri olmadan da maçı yaşayacaklardı.
Lens'i de ilk on bire katarak, en hükmeden, en iddialı on biri ile
sahaya çıktı Advocaat. Kendi ülkesinde, kendi takımına karşı meydan
okudu ve kazandı. Fenerbahçe Manchester United'ı da geride
bırakarak, grubu lider tamamladı.
Öncekilerde hırs ve özveri gerekiyordu ama son etaba gelip, sonucu
elinize de aldığınızda artık "akıllı" olmanız şarttı; Fenerbahçe
bunu başardı. Tek farklı yenilgide bile turdan çıkarken, galibiyet
için pusuya yatan bir takımla oynadılar. Fırsatlar yakaladılar ama
bir klasiğe sahne olacağını ben de beklemiyordum. Yine Moussa Sow,
yine röveşata ve yine gol. Adamın normal gol atacağını bekleyenler
olarak Feyenoord cephesinde yer alanların şaşırdığı ama Sow ile
yaşayanların sadece sevindiği bir andı.
Gol elbette maçın hikayesini değiştirdi. Fenerbahçe daha bekleyen,
daha temkinli olan ve tempoyu daha düşüren takım oldu birden bire.
Deplasmanda oynadığı bir maçta, skor üstünlüğünü de ele alınca,
meydan okuyuşuna farklılık getirdi. Hollandalılar artık maçın
figüranlarıydı, Fenerbahçe'nin istediği veya izin verdiği kadar
oynuyorlardı.
Bıçak sırtı dediğimiz, ip üstünde yürünen bir gruptan lider çıkmayı
başarmak çok önemli. Bunu elde etmek adına iyi çalışıp, her şeyin
ötesinde iyi takım olmaları gerekiyordu ve bunu başardılar.