Dünkü yazımı “Avrupa’da kara bulutlar kümeleniyor” diye
noktalamıştım.
O bulutların “Fırtına yaklaşıyor” işareti olup olmadığının “siyasal
meteo” tahlilini yapalım.
...................
Önce...
AKPM (Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi) tarafından “Türkiye’yi
denetime (veya izlemeye) almak kararının” bağlayıcı olmadığını
belirtmeliyim.
AKPM’nin daha önceki adı “AKDM” idi.
Açılmışı “Avrupa Konseyi Danışma Meclisi”dir.
Yani...
Kararları “kesin ve bağlayıcı” değil “istişari”dir.
Bu kararlar “tavsiye” olarak üye ülkeler “Dışişleri Bakanları
Kurulu’na” sunulur.
Eğer “Dışişleri Bakanları bu tavsiyeyi kabul eder ve kendi kararı”
olarak açıklarsa artık kesin ve bağlayıcıdır.
“Dışişleri Bakanları Kurulu” mayıs sonuna doğru toplanacak ve
AKPM’nin tavsiye kararını görüşecek.
Kabul edecek mi?
Esen rüzgârlar “bunun kuvvetli olasılık olduğu” yönünde.
2004 yılında “denetleme süreci” noktalanmıştı.
Çiçeği burnunda AK Parti hukuk devleti, demokrasi ve insan hakları
konusunda reformlar yapma sözü vermiş olduğu için “denetleme”
kaldırılırken, “AB ile tam üyelik görüşmelerinin başlaması” için
yolunun üzerindeki bu engel temizlenmişti.
Avrupa o yıldan başlayarak gerçekten “hayranlık” denebilecek kadar
AK Parti’yi ve reformlarını destekliyordu.
AB’ye tam üyelik görüşmeleri kararının alındığı gün Avrupa
Parlamentosu’nda her ülkeden milletvekillerinin ellerinde Türk
bayrakları ve üzerinde Türkçe yazılı “EVET” pankartlarıyla TV
kameralarından yansıyan görüntüler hatırlanmalı.
Strazburg’daki Avrupa Sarayı’nın kubbesinde “hoş sedalardır.”
Bir süredir tam tersine rüzgârlar esiyor.
Bunların “fırtınaya dönüşmesi” kaygıları derinleşmekte.
...................
AKPM kararının mürekkebi kurumadan bu kez de AB’den (Avrupa
Birliği) sert sinyaller alındı.
AB Parlamento Raportörü Kati Piri’nin raporu medyaya sızdı.
Türkiye’ye uzanan “yüksek gerilim hattında” şimşekler çakıyor.
Kati Piri neler yazmamış ki...
Anayasa paketi değişmezse zaten var olan “geçici dondurmadan” öte
Türkiye’yle ilişkiler “askıya alınmalı...”
Kati Piri özellikle “yasama ve yargının kuvvetler ayrılığı gereği
bağımsızlaşmasını” istiyor.
Türkiye’nin “Gümrük Birliği Anlaşması’nı güncelleyelim” önerisini
kabul ederek “liderler zirvesinin acil toplanmasını” öneriyor ama
bu anlaşmayı “siyasi kriterlere de bağlayalım” diyor.
“Olağanüstü halin” kalkmasını -neredeyse- “dayatan” kelimeler
var.
“İdam cezası kabul edilirse Türkiye’yle tam üyelik görüşmeleri
kesinlikle biter” diyor.
Hapisteki gazetecilerin serbest bırakılmalarını istiyor.
Türkiye’deki siyasetçilerin bazı AB üyesi ülkeler yöneticileri için
kullandığı Nazi söylemleri artık bırakılmalıdır uyarısını yapıyor
ve kınıyor.
Bu arada “PKK terörizmini de kınadığını” belirtmeliyim. (PKK’nın AB
binasında stant açabilmiş olmasına ne demeli?)