NATO’nun gündeminde olan bir belgede “Türk Boğazları” sözü
geçince Yunanlı itiraz etti.
Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
- “Sadece Boğaz diyelim.”
- “Boğazların Türk Boğazı olduğundan kuşkunuz var mı?”
- “Lozan’da sadece Boğaz diye geçiyor. Biz, Lozan’a harfiyen
uyarız.”
- “Yunan Krallığı’nın temsilcisiyle aynı görüşte değilim.”
- “Biz krallık değil, cumhuriyetiz.”
- “Ama Lozan’da öyle yazıyor!”
Yukarıdaki konuşma Türkiye’nin o tarihte NATO nezdinde daimi
büyükelçisi olan Onur Öymen’le, Yunanistan’ın büyükelçisi arasında
geçmiş.
Bunu Öymen’in son kitabı “ZOR ROTA” adlı kitabından yansıttım.
Türkiye’nin yetiştirdiği değerli diplomat Onur Öymen önemli
görevlerde bulundu.
Duyarlı toplantılara katıldı.
Yansıttığım konuşma Türkiye’nin NATO ilişkilerinin nasıl da duyarlı
ve zorlu olduğunu belirtmek içindir.
Yunanistan Büyükelçisi, Onur’dan gerekli cevabı alınca belgeye
“Türk Boğazları” ifadesi geçmiş.
Ama...
Sözler ile uygulamalar NATO içinde dost ve müttefik olsak da sadece
Yunanistan değil, diğer üyelerle de sürekli sürtüşmelerle
yürüyor.
Sözler de bazen “hohlanmış cama parmakla yazılmış harfler” gibi
uçabiliyor hatta unutuluyor.
....................
Örneğin...
Türkiye, 1974 yılında Kıbrıs’a harekât yapıp adanın bir bölümünü
ele geçirdikten sonra, Yunanistan “NATO’nun askeri kanadından
çekilmek” kararı almıştı.
Gerekçesi “NATO’nun Türkiye’yi engelleyememiş olmasıydı.”
Ancak birkaç yıl sonra tekrar “NATO’ya dönmek” kararını aldı.
NATO’da kararlar bütün üyelerin “ittifakıyla” alınmaktadır.
Türkiye, bu başvuruyu “veto” ettiği için Yunanistan bir türlü geri
dönemiyordu.
Türkiye “Yunanistan’ın dönüşüne onay vermemiz için, Ege’de
sorumluluk sahaları gibi bazı konularda beklentilerin Atina
tarafından kabulünü şart koşuyordu.”
12 Eylül askeri ihtilalinden sonra NATO Başkomutanı Org. Bernard
Rogers Devlet Başkanı Kenan Evren’i ziyaret etti.
“Yunanis-tan’ın ihtilaflı konularda Türkiye’nin taleplerini kabul
edeceğine” söz verdi.
Evren de bunu “asker sözü” sayarak, Yunanistan’ın NATO’ya gidişine
onay verdi.
Yunanistan NATO’ya döndü ama sözünü tutmadı.
Üstelik Ege’deki adalarını silahlandırdı...
....................
NATO’da “çifte standart” da işler.
Öymen’den yansıtayım...
NATO anlaşmasının 5’inci maddesi “Üyelerden birine yapılan tecavüz
hepimize yapılmış sayılır ve hepimiz birlikte misliyle cevap
veririz” diye özetlenebilir.
“Terör saldırıları” 5’inci madde kapsamında değildir.
Fakat...
El Kaide’nin 11 Eylül saldırıları üzerine ABD, bunu yapan El
Kaide’nin “5’inci madde kapsamında cezalandırılmasını önerdi.”
NATO ittifakla karar aldı.
Ama...
Bir daha “5’inci madde terör saldırılarında” hiçbir zaman
kullanılmadı.
PKK’nın, PYD’nin, DAEŞ’in Türkiye’ye saldırılarında 5’inci maddenin
sözü bile edilmedi.
....................
NATO üyesi Almanya, İngiltere, İspanya, Fransa, Hollanda ve
Yunanistan’da füzelere karşı hava savunma üniteleri (Patriot’lar)
donanımları mevcuttur.
Ama...
Türkiye’de yoktur.
Suriye’de çatışmalar başlayınca, Türkiye’ye bu hava savunma
sistemleri getirildi.
Ama... Kısa süre sonra geri çekildi. Türkiye, ABD ve NATO
ülkelerinden parasıyla almak istedi. Vermediler. O nedenledir ki
şimdi Rusya’dan “S-400’ler” alınıyor.
....................
Peki, bütün bunlardan sonra NATO’dan kopalım mı?
“Hayır” demek için çok sebep var.
Sadece birini söyleyeyim.
“Türkiye vetosu kalktığı anda Kıbrıs Rum kesimi NATO’ya girer.”
Kıbrıs Türklerine Rumların silahlı müdahalesi halinde Türkiye’nin
karşı koyması ne demek olur tahmin ediyorsunuz.
“Türkiye NATO’ya saldırdı.”
Yukarıda anlattığım, “Birimize yapılan hepimize sayılır” diyen
5’inci maddeyi hatırlayın..