CUMHU-RİYET Türki-ye’sinin en başarılı Dışişleri bakanları
arasındadır merhum İhsan Sabri Çağlayangil.
Emniyet’ten, valilikten gelmiştir ama kariyerinin en pırıltılı
yılları diplomasidedir.
Bunu -kolay beğenmeyen- diplomatlarımız da teslim ederler.
.......................
Şu satırların yazılışından birkaç saat sonra Cumhurbaşkanı Recep
Tayyip Erdoğan Beyaz Saray’da ABD Başkanı Donald Trump’la karşı
karşıya gelecek.
Baş başa görüşme 20 dakika olarak planlanmış.
Psikoloji bilimine göre “kişi hiç dikkatini dağıtmadan bir konuya
ancak 20 dakika odaklanabilir.”
Yani...
Baş başa görüşme bilimsel verilerle örtüşüyor.
Ama gene de...
20 dakika kısa süre...
Ta Çin’den kalkıp Kuzey Kutbu üzerinden sarkarak Washington’a kadar
binlerce mil sadece 20 dakikalık görüşme için mi?
Sanırım bu 20 dakikanın üzerinde gerçekleşecektir Erdoğan-Trump baş
başa görüşmesi.
Daha önceki kritik zirvelerden deneyimim odur ki “ev sahibi lider,
konuk lidere özel ilgi gösterdiğinin, değerini takdir ettiğinin
göstergesi olarak, görüşmeyi uzatır, programda belirlenen süreyi
hayli aşar. Hatta böyle bir jesti daha güzel vitrinlemek için
programda yazılı süre özellikle kısa tutulur ki sözgelişi 1 saat
baş başa zaman geçirmek siyaseten iyi pazarlanmış olsun.”
Gerçi...
Daha sonra iki lider kurmaylarıyla birlikte yemekte de beraber
olacaklar ama ilk aşamadaki “baş başa görüşme” en önemlisi.
Eğer Erdoğan ve Trump arasında bir “pozitif elektrik” oluşursa
Türkiye - ABD ilişkilerindeki soğuk hava bahar iklimine
dönüşebilir.
Ya tersi ?
Bunu düşünmek bile “akla zarar.”
.......................
Bu kritik eşiğin aşılması için öncelikle “iki lider arasında çözüm
üretme iradesi” olmalıdır.
Yazının başında andığım Çağlayangil yaşam hatıralarının anlatıldığı
kitapta şöyle diyor:
Masaya sorunu çözmek için oturursanız, çözersiniz. Amacınız
çözmemekse, masaya oturmanız bir şey ifade etmez.