Aklımız erdiğinden beri seçimler yapıyoruz şu hayatta. Çoğu
zaman istemeye istemeye, sadece mecbur kaldığımız için. Aslında
bıraksa yakamızı hayat, ne yardan geçebiliriz ne serden.
Dondurmanın, tostun, sandviçin, kebabın karışığını seçeriz mesela.
Birini tercih etmek güzel de diğerinden vazgeçmek durumu koyuyor
insana. Keşke bütün seçimler sevdiğimizle sevmediğimiz arasında
vereceğimiz karardan ibaret olsa. Ama olmuyor tabii. Sevdiğimiz iki
şey arasında tercih yapmak zorunda kalınca başlıyor işin çilesi. De
ki daha çok sevdiğini, daha az sevdiğine tercih ediyorsun.
Böyleyken de ne olursa olsun arzu ettiğin bir şeyden vazgeçmiş
olmuyor musun? Ya da tercih etmediğin, gün be gün daha güzel
görünmüyor mu gözüne?
Yüzlerce hatta binlerce seçim yapıyoruz şu hayatta. Ama bazı
seçimler var ki sonucuna bir ömür katlanıyoruz. Hayat dediğin,
tercihlerimizin önümüze sunduklarından ibaret değil mi zaten?
Üniversiteye girmeden önce bölüm seçiyoruz mesela. Bu az iş midir?
17 yaşında, yaptığımız tercihle hayatımızın kalan kısmında
gideceğimiz yolu çiziyoruz. Her zaman bir çıkış yolu muhakkak var
ama kolay mı? Sonra iş seçiyoruz. Ömrümüzün en güzel zamanlarının
büyük bölümünü geçireceğimiz işi yani. Bizim seçmemiz yetmiyor
tabii. İşverenin de bizi seçmesi gerekiyor. Çoğu zaman mutsuz
oluyoruz. İşinden memnun ne kadar insan var ki? Ekonomik durumu
biraz toparladıktan sonra kalkıp eş seçiyoruz kendimize. O da bizi
seçerse tutup evleniyoruz. Evlilik dile kolay ama bir insanın
hayatında alacağı en büyük kararlardan biri. Hayatının kalanını
birisiyle geçirmek için bir seçim yapmak ne kadar kolay olabilir
ki? Öyle olsa b...