Her zaman aynı fikirde olmak mümkün değil ama birbirimizin
fikirlerini, dinleyip anlamamız ve kabul etmiyorsak da en azından
farklı düşüncelere saygı duymamız gerekiyor. Ama böyle olmuyor bir
türlü. Üstelik, şimdi oturup hanginizle dertleşsek bu konuda hem
fikir oluruz.
Teorik olarak buna kimsenin karşı çıkmayacağından adım gibi eminim.
Ancak pratikte böyle olmuyor biliyosunuz. İşin içine kendimiz, yani
duygularımız, egolarımız, karakterimiz girdiğinde bu uzlaşmacı
halimizden eser kalmıyor. Ama asıl iş de bu değil mi zaten? Yani
ortada hiçbir konu yokken, tüm fikirlere
saygımızın olduğunu söylemek sadece bir ezberden ibarettir. Ancak
tarafı olduğumuz bir konuda karşı tarafın bizimkiyle zıt görüşüne
nasıl da sinirleniyoruz. Hemcinslerimizle de böyle karşı cinsle de.
Bu noktada zaten cinsiyetten bağımsız olarak sorunluyuz. İlişki
içinde ise kadın ve erkeğin talepleri birbirinden marjinal düzeyde
farklılık gösteriyor. Beklentiler bazında değerlendirdiğimizde
erkeklerin biraz daha kolay yapılar olduğunu söyleyebiliriz. Bu
düşük beklenti hali zaman zaman sevgisizlik olarak da
yorumlanabiliyor. Kadınların düşünce yapıları erkeklere göre çok
daha komplike olduğundan aslında bu iki cins günümüz şartlarında
bir ilişki içinde kolay kolay mutlu olamazlar demek sanırım yanlış
olmaz. Düşünce yapılarındaki farklılığın sonucu olarak
erkeklerin
ilişkiye bakışıyla kadınlarınki inanılmaz farklı. Erkekler
genellikle hayatlarını yaşamaya devam ederken bir ilişkiye
girdiklerinde bunu hayatlarına paralel tutarak her ikisini beraber
sürdürme arzusundalar. Yani kendilerine ait alanlarda ısrarcı
oluyorlar. Aslında, bugün “Bir ilişki yaşıyorum diye, bütün
hayatımı, arkadaşlarımı, iş ilişkilerimi bir kenara atacak değilim”
diyen bir insana kimse itiraz etmez. Teo...