Bir süredir sahnelerde, ekranlarda ve sosyal medyada aynı şeyi
görüyoruz...
Mizah, zeka kırıntısının değil; küfrün, aşağılama refleksinin ve
sınıfsal öfkenin omuzlarında yürümeye çalışıyor. Karşıdakinin
kilosuna, yüzüne, konuşmasına, aksanına, hayvanına…
Kısacası en zayıf noktasına vurarak kahkaha almaya çalışan bir komedyen var. Ve itiraf edeyim: Ben gülmüyorum. Gülmediğim gibi, içimden "Bu kadar mı?" diye sormadan da edemiyorum. Çünkü bu artık "mizah" değil, toplumsal komplekslerin sahneye taşınması. Kompleksler sahneye taşınınca mizah mı oluyor acaba düşünmeden edemiyorum. Dünyanın genel trendi bu: Komik olmanın kolay yolu, "zenginle dalga geçmek" üzerinden prim yapmak. Varsıl olanın, iyi eğitim almış olanın, farklı hayat sürenin karikatürize edilmesi "halktan olmanın kanıtı" gibi sunuluyor. Oysa bu kolaycı popülizm, gerçek mizahın önüne set çekiyor. Zeka gerektiren hiciv yerine, "onlara giydirirsem alkış...