Nevski Bulvarı'ndayım. Tam da Nikolay 'ün tarif ettiği gibi...
Kafamın içinde Petersburg Öyküleri, gözümün önünde Çarlık
Rusyası'nın gölgesinde süzülen memurlar, yağmura rağmen titizlikle
parlatılmış çizmeler, içlerinde umutsuzluk biriktiren bürokratik
gözler... Bazen bir çöpçünün arkasından yürürken "Acaba Akakiy
Akakiyeviç mi bu?" diye düşünüyorum.
Sonra bir adam geçiyor paltosu yok ya da belki çalınmış. İşte Palto
öyküsünün içindeyim artık, çıkamıyorum. Gogol'le Petersburg
sokaklarında yürümek, sadece bir edebiyat gezisi değil; aynı
zamanda bir vicdan turu. Her köşe başında bir öykünün yankısı var.
Nevski Bulvarı boyunca ilerlerken, Nevski Bulvarı öyküsündeki gibi
gündüz başka, gece başka bir Petersburg çıkıyor karşımıza.
Gündüzleri güzellik, sanat, hareket; geceleri yozlaşma, çürümüşlük
ve yalnızlık.
Gogol'ün Rus edebiyatının kaderini değiştiren hikâyelerini bir
araya getiren Petersburg Öyküleri'nde kendisinden sonra gelen
yazarlar kuşağı için büyük bir ilham kaynağı olmuştu. Petersburg
Öyküleri'nde, Rusya'nın ünlü bulvarlarından geçip memurların
tekdüze yaşamlarına, soyluların gösterişli yemek davetlerine,
yoksul bir ressamın virane atölyesine konuk oluyoruz....