Avrupa'nın özgürlük anlayışının, söz konusu Türk sembolleri
olunca ne kadar daraldığını görmek için uzaklara gitmeye gerek yok.
Ünlü DJ Mahmut Orhan'ın İsviçre'de yaptığı bozkurt işareti sonrası
konserlerinin iptal edildiği iddiası, bize daha önce Merih
Demiral'ın UEFA tarafından iki maç cezalandırılmasını hatırlatıyor.
Kimi zaman aşırı sağ sembol etiketiyle, kimi zaman sportif olmayan
hareket kılıfıyla...
Avrupa, bu el işaretiyle sanki tek başına bir ideolojiyle değil,
bir milletin tarihsel hafızasıyla hesaplaşıyor gibi. Bozkurt
işareti, Türkiye'de milliyetçi bir duruşun simgesi olabilir; Orta
Asya'dan bugüne uzanan bir kültürel mirasın parçasıdır. Fakat
Avrupa sahnesinde bu işaretin bir anda tehlikeli kategoriye
itilmesi, tek taraflı bir algı mühendisliğinin ürünü.
İlginçtir ki Avrupa, kendi topraklarında yıllarca ırkçı partilerin
mitinglerine, neo-Nazi yürüyüşlerine, sömürgeci heykellerin gururla
meydanlarda dikilmesine ses çıkarmazken; söz konusu Türk kimliğini
simgeleyen bir el hareketi olduğunda, refleksi şimşek hızıyla
devreye giriyor. Bu tepkinin arkasında iki katman var: İlki,
Avrupa'nın kendi siyasi tarihinden kaynaklanan bir 'aşırı
sağ'...