Yukarıdaki başlık ABD
Başkanı Donald Trump ile
yardımcısı Mike Pence adlı dinci
fanatiğin hadsiz Twitter paylaşımlarının ardından
okununca tepki çekebilir.
Lâkin durum sanıldığı gibi
değil.
Ben de pek çok arkadaşım gibi
hamasi sözlerle “Rahip Brunson’ı serbest bırakın yoksa
her türlü yaptırıma hazırlıklı olun” diyen Trump’a
atarlanıp ortaya karışık bir “Biz hazırız, geleceğiniz
varsa göreceğiniz de var” güzellemesi
yapabilirdim.
Önce ÖZNEL
fikrimi ifade edeyim.
Kuzey Karolayna’daki Evanjelik
Presbiteryan Kilisesi’ne bağlı olarak Türkiye’ye misyonerlik
faaliyeti için 1993 yılında gelen Andrew Craig
Brunson bana göre katıksız bir Amerikan
ajanı.
Bu konuda “Kanıtın
ne?” diye soracak olursanız açıkça söyleyeyim,
yok.
Sebebi şu: Ben, benim kuşağımdaki
pek çok insan gibi Amerika Birleşik Devletleri
kaynaklı hiçbir faaliyete güvenmiyorum.
Dahası bu ülkenin dünyanın başına
bela olan bir Şeytani Devletler Topluluğu
(ŞDT=Şedit) olduğu, gücünü terörle uyguladığı ve
yıkılması, yok olmasının dünya için en hayırlı sonuç olduğu
kanaatindeyim.
ABD bir istihbarat devletidir ve
Türkiye’de de ajanları cirit atmaktadır. Kadrolu olanlarının yanı
sıra FETÖ elemanlarını ajan olarak
kullanmaktadır. Artı etki ajanları
vardır ki medyada, iş dünyasında, akademide bu
adamlardan bol miktarda görebilir ve hissedebilirsiniz
zaten.
ABD’nin Alman medyasındaki
ajanlarıyla ilgili “Satılmış
Gazeteciler” adlı kitap yazan ve iki yıl evvel evinde
ölü bulunan (Alman istihbarat teşkilatı BND tarafından öldürüldü
diye okuyunuz lütfen) ünlü gazeteci Udo
Ulfkotte her şeyi anlatmıştı. Hatta
Ulfkotte Türkiye medyasında da CIA ajanları
olduğunu söylemişti.
Evet, 15 Temmuz
darbesinin arkasında ABD istihbaratının olduğunu
biliyoruz. Fetullah Gülen adlı iblisi
muhafaza eden de onlar. Ancak tüm bunların karşılığı olarak
eğer Rahip Brunson’ın tutuklu
kalmasının bize bir mütekabiliyet kozu kazandırdığı
yolunda argüman geliştiriyorsak, duruşmaya
sunulan kanıtların da az çok iler tutar tarafının
bulunması gerekmez mi?
Şimdiye dek Andrew
Craig Brunson hakkındaki iddianamenin ne denli zayıf
olduğunu kanıtlarıyla birlikte yazanlar
oldu.
Gerçek şu; iddianame
zayıf. Dua kod adlı
gizli tanığın açıklamalarına dayalı, hiçbir
tatmin edici delil sunmayan, o tanığın afaki sözleri
üzerine inşa edilmiş bir iddianame. Rahibin 15 Temmuz
ile ilgili Amerikalı bir arkadaşına attığı mesaj ise tam
tersine “Darbeden duyulan
memnuniyeti” ifade etmiyor.
Brunson’ın
telefonunda ByLock var denildi ama doğru
olmadığı ortaya çıktı. FETÖ bağlantısı konusunda
yeterli delil yok. Hatta hiç yok. PKK bağlantısıyla ilgili olarak
da bir iki gizli tanığın “Buraya Kürtler ve Suriyeli
mülteciler geliyordu ve onlara bizden gizli eğitim veriliyordu,
bizi aralarına almıyorlardı” şeklindeki sözleri var.
Bunlar mahkemeye delil olarak sunulabilir mi emin değilim. Yine de
en iyi cevabı hukukçular verebilir. Tabii bu konuda konuşacak
hukukçu çıkarsa.
Şimdi diyeceksiniz ki Amerika’da
FETÖ’cülerin organizasyonuyla sahneye konan Rıza
Zarrab ve Hakan Atilla davaları adı altındaki
komedi karşısında bunun bir kıymet-i harbiyesi
yok.
Doğru, ama bu
durum acı
hakikati değiştirmiyor.
Amerika her türlü hukuk dışılığı
yapıp dünyaya dayatabiliyor. Kıyasıya eleştiriliyor, yerden yere
vuruluyor ama Washington tınmıyor. Çünkü ABD süper güç. Sen de onun
koynundasın. NATO ile finans sistemine göbekten bağlılığınla ve en
başta da dolar nedeniyle.
Deniz
Yücel davası ile karşılaştıranlar var. O
davada Almanya adamı konsolosluğunda bir ay sakladığı
için suçüstü yakalandığından çok kuvvetli deliller
olmasa da elimiz güçlüydü.
Bu yüzden Türkiye böylesi
durumlarda “karşılık” vermesi
gerektiğinde öyle kuvvetli, reddedilemez delillerle,
kanıtlarla ortaya çıkmalı ki kimse itiraz
edemesin.
Allah’tan Trump ve Pence’in
edepsiz açıklamalarından önce ev hapsine çıkarılmış
oldu.
Kısaca bundan sonraki ilk
duruşmada yargı gereğini yapacak, yapmalı.
Yeni Başkanlık sistemi hayli ümit
vadediyor. Çok işimiz var. Bunlarla enerjiyi
tüketmemeli.
Ha buna rağmen ABD kredi
musluklarını kapattırır, Halkbank kozunu kullanmaya kalkar,
F-35’leri engellemeye çalışır ve Suriye’de yeni tezgâhlar peşinde
koşarsa Türkiye’nin de eli armut toplamaz.
Daha dün Bakan Berat
Albayrak Çin ile 3,9 milyar dolarlık kredi
anlaşmasını imzaladı.
Bu kadarını söyleyelim ve noktayı
koyalım.
Millet Bahçeleri için
alınan karara çok sevindim
Kurulacak Millet
Bahçeleri ile ilgili olarak baştan beri söylüyor ve
yazıyorum. Yazdıklarımızın Başkanlık katında karşılık
bulması çok mutluluk verici.
Alınan bir
kararla Millet
Bahçelerinde restoran, kafe, tesis tarzı
binalar yapılmayacak ve buralar tamamen yürüme
yolları, göletler, ağaçlar ve çiçeklerle çevrili huzur mekânları
olacak. Üstelik mangal yakılmasına yasak getirilmiş.
İşte budur.
Hatta yürüyüş yollarına bile
beton dökülmesin. Yağmur yağdığında çamurlaşmayan
yumuşak çakıllar var. Belgrad
Ormanları'ndaki Neşet Suyu Yürüyüş
Parkuru'nda da kullanılıyor bu minik kahverengi
taşlar. Onlar kullanılabilir.
Kısaca, beton yoksa Millet
Bahçeleri doyumsuz güzellikte olacaktır.
Piknik yapmak
isteyenler de eskiden olduğu gibi
evden hazır yemek ve yiyeceklerini, termos içinde
çaylarını ve meşrubatlarını getirirler, keyiflerine
bakarlar...