Fuat Uğur Türkiye Gazetesi

Nabil Fadlı’nın “DAEŞ bağlantısı” ve kritik sorular

Önceki günkü yazımda Sultanahmet’teki canlı bombanın DAEŞ’li olduğunu açıklayan Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Nereden anladık?” diye sormuştum. Nitekim hükümet sözcüsü...

16 Ocak 2016 | 149 okunma

Önceki günkü yazımda Sultanahmet’teki canlı bombanın DAEŞ’li olduğunu açıklayan Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Nereden anladık?” diye sormuştum. Nitekim hükümet sözcüsü Sayın Numan Kurtulmuş "Takip edilmekte olan isimler arasında yoktu” demişti.


Bu sorunun haklılığı Başbakan’ın daha sonra yaptığı “Aldığım bilgiler bu meselenin görünür yüzünün dışında bazı önemli unsurlar ve perde arkasında etkin aktörler olabileceği kanaatimizi pekiştirdi" açıklamasıyla ortaya çıktı.


O hâlde Nabil Fadlı’nın kimliğine ve şu kritik işaretlere bakalım bence:


1-İlginç olan DAEŞ’in böyle sansasyonel bir eylemi hâlen üstlenmemişolması. Normalde bu tarzda büyük eylem örgütler tarafından hemen üstlenilir.


2-Nabil Fadlı 1998 doğumlu ve Suriyeli Nusayri bir baba ile Ermeni bir annenin oğlu.


3-Genetik kökenine bakılırsa Fadlı bir Şii. Zaten ortaya çıkan takip bilgilerine göre Ankara’da Caferi camisinde namaz kılmış.


4-Daha önce Muhaberat'ta, yani Esad’ın istihbarat teşkilatında çalışmışlığı var.


5-Olaydan sonra tutuklanan Fadlı ile ilişkili üç kişinin Muhaberat'tan olduğu bilgisi elde edildi.


Sonuçta nereden baksan tuhaflıklar zinciri.


Bu yüzden “her gördüğümüz sakallı ya da canlı bomba DAEŞ mensubu mu” diye iyi düşünmek gerek.


DAEŞ küresel oyun kurucuları açısından kullanışlı bir enstrüman. Ancak Batı’nın bizi Suriye’deki DAEŞ bataklığına çekme konusundaki hevesini biliyoruz. Zaten amaç hasıl olmuş ilk etapta. Önceki gün sınırdan ve Başika kampından yapılan atışlarla 200 DAEŞ’li etkisiz hâle getirilmiş. Devamı nasıl gelir meçhul.


Bir soru daha:


“Türkiye ne zaman yabancı istihbarat örgütlerinin ve çeşitli ülkelerin oyun alanı olmaktan çıkacak?”


Bu on yıllardır böyle. Adam tutuyor senin en büyük kentinin kalbinde bombalı eylem yaptırıyor. Senin becerebildiğin ise o ülkelere ait istihbarat toplamak ve bunu dillendirmekten ibaret.


Artık daha fazlasına ihtiyaç var.

İkinci el aydınların mağduriyeti

Demokratik bir rejimde aksayan yanları mahkûm edip içlerinde yanan devrim mitosunu en iyi temsil ettiğine inandıkları PKK gerçekliğine ve şiddetine göz yuman Türkiye intelijansiyasını geçtiğimiz aylardaki bir yazımda yarı-felçli aydın olarak tarif etmiştim.


Bu zihinsel nüzulün sonucu olarak Güneydoğu’da yaşanan olaylar hakkında ortaya atılan bildiri ile örgütün hendekleri, barikatları, tuzaklı mayınları, bombaları, roketatarları, cami ve okulları kundaklamaları, çocukları ve sivilleri öldürmeleri âdeta kutsandı.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
ZipZop Üniversitesi ve Rektör Zülfikâr’ın son icraatı! Yeter ki iste; sadece yatay değil her türlü geçiş var… 25 Ağustos 2025 | 3.481 Okunma O meczup “Ekrem başkanım plağın öbür tarafını taktı” deyip bana saldırır mı? 21 Ağustos 2025 | 3.391 Okunma İBB Soygun çarkının gönüllü vidanjörü Özgür Özel’in çıkmazı! İmamoğlu’nun cezaevinden çıkacağı tarih 18 Ağustos 2025 | 3.009 Okunma İzler eşeğe ait ama akıl Fadime’nin… Murat Kapki’nin (F)adimesi kim? 15 Ağustos 2025 | 4.548 Okunma “Kültürel iktidar” diyorsanız önce sanatçınıza sahip çıkacaksınız! Şükriye Tutkun’un isyanı 12 Ağustos 2025 | 2.141 Okunma