Aynı mağduriyette olup
da yeniden yargılama hakkından yararlanan ikinci
isim Balyoz Davası sanıklarından emekli
Albay Ahmet Zeki Üçok oldu. Diğeri de
Fenerbahçe Kulübü eski Başkanı Aziz
Yıldırım.
Bu kararlar FETÖ’cü oldukları
ortaya çıkan hâkim ve savcılar tarafından yargılanarak mağdur
edilen binlerce kişi için de
umut oldu.
Şimdiki adıyla HSK’nın
“Fetullahçı Terör Örgütü” tespitini yaparken kullandığı şu ifade
önemli:
“Suç faili veya masum
olduğuna bakılmaksızın birçok kişiyi yargı eliyle mağdur
eden…”
Bizim bildiğimiz ve tahmin
ettiğimiz, FETÖ’nün ünlü kişilere ve iş adamlarına kumpas kurup
şantaj yaptığı yolunda. Bildiğimiz anlı şanlı iş
adamlarının ve şirket patronlarının 17-25 Aralık sürecinde ve
sonrasındaki tuhaf davranışlarını başka nasıl izah
edebiliriz? Ama az bilinen gerçek şu ki FETÖ Anadolu’nun en ücra
köşelerinde dahi menfaatlerine dokunan, himmet isteğini reddeden,
onlara muhalif olan herkesi düşman ve yok edilmesi gereken bir
hedef olarak gördü ve bu bağlamda hukuku silah olarak
kullandı. Silahı tutan tetikçiler
de doğal olarak FETÖ’cü hâkim, savcı,
emniyet müdürleri ve polislerdi.
Bu yargılamalar yapılırken
hukuk tamamen hiçe sayıldı. Ceza yargılama hukukunun tüm kurum ve
kuralları, yerleşik Yargıtay İçtihatları, gerek yargılama
aşamasında ve gerekse hükümde, hiçbir şekilde dikkate alınmadı ve
sanki “Düşman Ceza
Hukuku” uygulandı.