Her gün aynı yazıları aynı şekilde yazmaya devam eden, sadece
cümlelerini takla attırarak okunur kılan, takla attırmak için ona
buna sataşan gazeteciler, siyasileri üslubuna dikkat etmiyor diye
eleştiriyor.
Köşe yazarlarını, provakatif yazılar yazmakla itham eden siyasiler,
sosyal medya hesaplarından en bayağı küfürleri keyifle yazmaya
devam ediyor.
Öğrencilerin kendisini ifade edecek kelime hazinesinin olmayışından
şikayet eden edebiyat öğretmenleri, yaptıkları paylaşımlarla ne
kadar sığ bir düşünce dünyasına sahip olduklarını, günde beş altı
defa sosyal medya üzerinden ispat ediyor.
Anne-babalar çocukları ile, çocuklar anne babalarıyla her türlü
ortamda “sen salak mısın ya” diye konuşmakta hiç sorun
görmüyor.
Kapısında “burada fotoğraf çektirenler bir yıla kalmadan boşandı”
yazan evin önünde, kavga gürültü “en mutlu gün karesi” yakalamaya
çalışan gelin-damat birbirlerine en ağır hakaretleri yağdırdıktan
sonra birbirlerine sıkı sıkıya sarılıp, 32 diş kontrolüyle,
düşlerinin pozunu veriyor.
Amirinin kendisine mobing yaptığından şikayet eden “eleman”, görev
tanımı içindeki sorumluluklarını yerine getirmemek için muhatabına
psikolojik şiddet dilini en ehil şekilde uygulamaya saniye saniye,
dakika dakika devam ediyor.
N'olacak bu memleketin hali diye kapı önünde dert yanan esnaf,
kazara dükkanından içeri bir müşteri girerse, gelen müşteri bir
haftalık nafakasını kazanmasına yetecek alış veriş yapmadı diye
durduk yere kavga çıkarıyor.