I
Toplumsal olarak en çok sıkıntısını çektiğimiz konu saygı.
Kendi işimize saygı duymuyoruz, kendimize saygı duymuyoruz.
Kendimize duymadığımız saygının yokluğu, toplumsal şikayete
evriliyor: Bizden adam olmaz zaten.
“BİZ” değil sen ne kadar “ADAMSIN!”
En itibarlı meslekler sıralamasında doktorlar 1. sırada,
profesörler 2. sırada.
Hangi profesörler diye soralım mı?
Öğrencileri ile hiç ilgilenmeyen; 10 yılda bir tane bilimsel makale
yazmayan, gözünü önce vekil, sonra bakan olmaya dikmiş profesörler,
meslek itibarı konusunda 2. sıraya gelmeyi ne kadar hak ediyor?
Günlerce, haftalarca öğrencilerine tek bir şey öğretmeyen, dersime
gelmenize gerek yok kitabımı okumanız yeterli diyen hukuk
profesörleri; İngilizce metin çözümlemesi yapmak yerine Türkçe
siyasi “duruş” sergileyen filologları; öğrencilerine ne kadar
donanımlı olduğunu göstermek için haftada 10 tane İngilizce makale
verip, sanki sadaka vermişcesine verdiği makaleler üzerine bir çift
laf etmeyen, öğrencisine izlek sunmayan sosyal bilimcileri, muteber
saymaya devam edecek miyiz?
II
Sizi bugün mesleki itibar konusunda bir ayakkabı tamircisinin beni
hayran bırakan iş disiplinine dahil etmek istiyorum.
Yaşar Usta'nın dükkanına ne zaman gitseniz, sizi ya bir klasik Batı
müziği karşılar ya da ciğerden bir caz şarkı.
Zevki ile Batılı, adabı ile yerlidir.
Eskimiş, yıpranmış ayakkabılara can verir, darları genişletir,
ayağa bol gelenleri küçültür.
İşini aşk ile yapar, yıpranmış bir nesneye değil de, kainatın son
emanetine sahip çıkıyormuşçasına gerçekleştirir zenaatini.
Dükkanına gelen herkese, işini yaptırmak için değil de, sanki hal
hatır sormak, selamlaşmak üzere gelmiş gibi muamele eder.
Öncelik hakkı daima imkanı kıt olanlarındır, yaşlı
olanlarındır.
Celalli adamdır lakin. Doğruya doğru eğriye eğri demekten hiç
vazgeçmez. Marka ayakkabıların kötü işçiliğine hiç tahammül etmez,
o kadar parayı buna vermeyecektin der de başka bir şey demez. Çok
paraya kötü ürün almış olanları aklı başına gelsin dercesine adeta
cezalandırır.
Şimdi ben size Yaşar Usta'yı anlattıkça anlatırım, neticede 19
yıldır tanıyorum, anlattıklarıma inanmaz iyi insanlar da hep size
rastlıyor ne hikmetse diye üç noktalı bir “tespit”te
bulunursunuz.