Merhum Hocam Nihat Keklik ile ilgili olarak sunmaya çalıştığım
“tadımlık” anıları bugün nihayete erdiriyorum. Gösterdiğiniz alaka
için çok teşekkür ederim. Bir ömürden geriye ne kalıyor sorusuna
verilmiş çok çarpıcı bir hissedir merhum hocamızdan kalan
anılar.
Hepimiz kendimiz kadarız. Biriktirdiklerimize ve harcadıklarımıza
rengini veren şey, özümüzde saklı olan iksir.
Merhum Prof. Dr. Nihat Keklik üzerine Kutadgubilig'in Mart 2011
sayısında Cahit Şenel tarafından kaleme alınmış olan “Nihat Keklik
Hayatı ve Çalışmaları” adlı makaleyi okumanızı hararetle tavsiye
ediyorum.
Öğrencileri Prof. Dr. Nihat Keklik'i anlatıyor. Buyurun:
U. Köksal Odabaş anlatıyor:
Hocamın dostluğa verdiği değer pek çok şeyin üzerinde idi. Aramızda
şöyle bir konuşma geçti:
-Hocam biz sizin evladınız sayılırız. Bize müşfik bir baba gibi
davrandınız.
- Sen benim dostumsun Köksal, hep öyle de kalacaksın.
-(Biraz alınganlık göstererek) takdir ve tensip sizin Hocam. Siz
nasıl uygun görürseniz.
-(üzüldüğümü anlamış olacak ki şu dersi verdi): SEN BENİM
DOSTUMSUN. İNSANA BAZEN EVLADI BİLE DOST DEĞİLDİR.
Rabbim dostu dosttan, dost bildiklerimizden ayırmasın. Allah rahmet
eylesin..
Nurgül Elverdi anlatıyor:
Sanırım 1976 yılı İstanbul Üniversitesi Edebiyat fakültesi Felsefe
Bölümü birinci sınıftayız.
3-A anfide Türk İslam Felsefesi dersi var. Hocamız Prof. Dr. Nihat
Keklik derse girdi ve iyi günler dileyerek derse başladı. Anfi
tamamen dolu, çıt çıkmıyor. Büyülenmiş gibi dinliyoruz, hep
öyleydi. Bugün bile hâlâ o günlere, o derslere geri dönmek isterim.
Bizi bambaşka düşünce âlemlerine götüren, ruhumuzu sarsan
farkındalıklara bizi taşıyan o derslere... Birden anfi kapısı
yumruklanmaya başladı, ardından sertçe açıldı ve sakallı parkalı
birkaç kişi öğrencilerden amfiyi boşaltmalarını istedi. O günleri
yaşamamış olanlar bilmez, herkes amfiyi korkuyla terketmeye
başladı. Koca amfi boşaldı tahminen beş kişi kaldık, yanımda outran
öğrenci, “Müsade eder misiniz! Geçeyim, çıkmak istiyorum” dedi.